19. yüzyılın ortalarında ticari ilişkilerin artması ve sarayın tarihi yarımadadan Beşiktaş’a taşınması kent içi ulaşımının Eminönü-Karaköy tarafında yoğunlaşmasına neden olmuştur. Yine bu dönemde Avrupa’dan ithal edilen atlı binek arabaları yaygınlaşmış ve böylece Haliç’in iki yakası arasında yeni ulaştırma araçlarına da hizmet verebilecek ikinci bir köprü yapma gereksinimi ortaya çıkmıştır.
Unkapanı-Azapkapı arasında 1836’da açılan Hayratiye Köprüsü’nün alternatifi olarak 1845’te Karaköy ile Eminönü arasında yine ahşap malzemeyle tersanede yapılan bu köprünün modeli, bundan sonra Haliç üzerinde kurulacak üç köprüye daha örnek olmuştur.
Galata ile İstanbul arasına yapılan bu ilk köprü, sallar üzerine inşa edilen Hayratiye Köprüsüne ana özellikleriyle benzemekle birlikte, dubalı olarak yapılmıştır. Konumuna göre boyunun yaklaşık 500 m olduğu tahmin edilen ve “Cisr-i Cedid” olarak da adlandırılan köprüden geçiş ücreti alınmaya başlanmıştır.

1853 yılında onarılan bu ilk köprünün yerine 1863 yılında Kaptan-ı Derya Ateş Mehmet Paşa tarafından ahşap malzemeden olmak üzere, tersanede ikinci köprü inşa edilmiştir. Bu köprü yaklaşık 504 m boyunda ve 14 m genişliğindeydi. Küçük gemilerin köprünün altından geçebilmesi için 5m yüksekliğinde geçiş gözleri bulunmaktaydı.

1860’lı yılların sonlarına doğru ahşap malzemenin dayanıksız olmasından olsa gerek daha sağlam demir bir köprünün yapımı için 24 Eylül 1869da “Forges et Chantiers de la Mediteranee” isimli Fransız şirketiyle anlaşma imzalanmıştır. Bu köprünün yapımı için İngiliz şirketleri de araya girmiş fakat bu projeyi Fransızların kapmasıyla onlar birkaç yıl sonra yeniden yapılacak olan Unkapanı-Azapkapı arasındaki demir köprünün inşaatını alabilmişlerdir.

Fransız şirketi tarafından yapılan köprünün açılış törenine yakın bir tarihte, değişiklik yapılarak Unkapanı-Azapkapı arasında bulunan Mahmudiye Köprüsü sökülüp yerine bu köprü takılmaya başlandı. Buna sebep olarak da köprünün işlek olan Eminönü-Karaköy güzergahı için yetersiz olarak inşa edildiği öne sürüldü ve köprü 1872 yılı Eylülünde resmi bir törenle açıldı. Bunun üzerine önceden Unkapanı-Azapkapı köprü ihalesini İngiliz Wells and Taylor şirketinin kazanması dolayısıyla Eminönü-Karaköy için yapılacak yeni köprünün inşaatı bu şirkete verildi.

Köprünün inşaatını alan Wells and Taylor şirketinin, bu köprü Unkapanı-Azapkapı arasındaki köprüden daha uzun olduğu için maliyetin artacağı gerekçesiyle ek para istemesi bazı sıkıntılara neden oldu. Bu sıkıntılar atlatıldıktan sonra 2. Abdülhamid’in ilk saltanat yılında (1876) köprü kullanıma açıldı. Fakat Fransız şirketinin yaptığı köprü yetersiz görülmüşken bu köprünün ondan 4 m dar olması dikkat çekicidir.

19. yüzyılın sonlarında tramvayların şehir içi ulaşımında hız kazanmaları ve köprünün yıpranmış olduğu gerekçesiyle yeni bir köprü yapımı için Alman MAN şirketiyle 18 Şubat 1907de mukavele imzalandı. Çelik yapı malzemesinin niteliklerine uygun olarak ileri bir teknoloji ile tramvay hattını taşıyacak şekilde yapılan bu köprünün açılışı 27 Nisan 1912’yılında gerçekleşti.

Günümüze dek Haliç’te kurulan köprülerin en uzun ömürlüsü olan bu köprü duba aralan çok dar olması nedeniyle su akışını engelleyerek Haliç’in kirlenmesine sebep olmuştur. Bu nedenle 1980’li yılların sonlarında kazıklar üzerine oturan yeni köprü için STFA-THYSSEN Konsorsiyumu ile mukavele imzalandı. Yeni köprü 12 Haziran 1992 yılında dönemin başbakanı Süleyman Demirel tarafından trafiğe açılmıştır. Günümüzde ulaşım amaçlı kullanımın dışında köprünün alt kısmı banndırdığı lokantalarla, farklı bir İstanbul manzarasına karşı birşeyler yemek isteyenlerin, üst kısmı ise balık tutmayı sevenlerin uğrak mekanıdır.