Kağıthane Sadabat mesire alanının 1910 ile 1935 yılları arasında çekilen fotoğrafları…
Gördüğünüz demiryolu köprüsüne şaşırmayın. Çünkü günümüzde Bilgi Üniversitesi Yerleşkesi ve Santral İstanbul binaları zamanının elektrik santralıydı. Bu santrale kömür taşımak için Karadeniz kıyısındaki Ağaçlı köyünden başlayan; Göktürk, Kemerburgaz ve Kağıthaneden geçen bir demiryolu mevcuttu.
Sadabad Mesire Alanındaki eserlerle ilgili Kağıthane Belediyesi’nin web sitesinde doyurucu bilgi mevcut.
İstanbul’a bir açık hava müzesi niteliği kazandıran kültür varlıkları ve sanat eserleri arasında kuşkusuz ki Silivrikapı’dan Rumeli Kavağı’na, Üsküdar’dan Anadolu Kavağı’na, Kadıköy’den Kartal’a ve Tuzla’dan Adalar’a kadar uzanan semtlere yayılmış, kimi özgün biçimini, kimi konumunu yitirmiş, kimi onarılarak ve korunarak günümüze gelen çeşmelerin payı büyüktür. Bazıları doğayla, bazıları meydanla, bazıları sokakla, bazıları yapılarla bütünleşen bu çeşmeler, Osmanlı İmparatorluğu döneminin bu alandaki kazanımlarının görsel tanıklarıdır.
İstanbul’un birçok yerinde raslayacağınız Fatih Sultan Mehmet’in askerlerine ait camilerden biride Ali Fakih Camii. Camiyi yaptıran Ali Fakih Fatih Sultan Mehmet’in “Çobanbaşısı”dır.
Fatih’in askerlerinin sıfatlarının bazıları “Çobanbaşı”, “Çizmecibaşı”, “Tuzcubaşı”, “Ekmekçibaşı”… Bu sıfatlar Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethetmek başarısının arkasındaki nedenlerden birisinide açıklıyor. Fatih’in, sorumlulukları doğru tanımlayıp görev paylaşımı yaptığını anlıyoruz.
İstanbul’un bu uzak köşesinde rastladığım bu çeşme 1566 yapımı. Kanuni Sultan Süleyman’ın son seferi olan Zigetvar’a giderken Mimar Sinan’a Büyükçekmece Köprüsü ve bu çeşmeyi yaptırtmış. Klasik uslup özelliklerini taşıyan bu 3 yüzlü duvar çeşmesi Belediye Caddesi sonundaki meydana bakıyor.
Osmanlının son eserlerinden biridir. İnşa tarihi belli değildir, ancak denize bakan cephede bulunan çini panoda 1334 (1915) tarihi geçmektedir. İskelenin mimari projesi Vedat Tek tarafından yapılmıştır.