edirnekapi_cesme [640x480]

İstanbul’a bir açık hava müzesi niteliği kazandıran kültür varlıkları ve sanat eserleri arasında kuşkusuz ki Silivrikapı’dan Rumeli Kavağı’na, Üsküdar’dan Anadolu Kavağı’na, Kadıköy’den Kartal’a ve Tuzla’dan Adalar’a kadar uzanan semtlere yayılmış, kimi özgün biçimini, kimi konumunu yitirmiş, kimi onarılarak ve korunarak gü­nümüze gelen çeşmelerin payı büyüktür. Bazıları doğayla, bazıları meydanla, bazıları sokakla, bazıları yapılar­la bütünleşen bu çeşmeler, Osmanlı İmparatorluğu döneminin bu alandaki kazanımlarının görsel tanıklarıdır.

Osmanlı İmparatorluğu döneminde yüzyıllar boyu başkent olan İstanbul’daki çeşitli yapı türleri, gerek yapılış biçimleri, gerek süslemeleri, gerekse hem yapılış biçimleri, hem de süslemeleri ile güçlü bir uygarlığın varlığına işaret etmek­tedir. Saray ve saray dışına yayılmış pek çok farklı türde mimari örnekleri ile çeşitli hazirelere ve mezarlıklara da­ğılmış mezar taşları, bu şehrin kimliğine ve kişiliğine kat­kıda bulunmakta ve İstanbul’a bir açık hava müzesi niteli­ği kazandırmaktadır. Böyle bir düşünceyi; İstanbul’u ulusal ve uluslararası platformda ünlü kılan 15. yüzyıl ve 20. yüz­yılın ilk çeyreği arasında yapılmış olan kültür varlıkları ve sanat eserleri desteklemektedir. Kuşkusuz İstanbul’un bu üne kavuşmasında; sanat tarihinde kendine özgü bir yeri olan, Silivrikapı’dan Rumeli Kavağı’na, Üsküdar’dan Ana­dolu Kavağı’na, Kadıköy’den Kartal’a ve Tuzla’dan Adalar’a kadar uzanan semtlere yayılmış, kimi özgün biçimini, kimi konumunu yitirmiş, kimi onarılarak ve korunarak günü­müze gelen çeşmelerin payı büyüktür. Bazıları doğayla, bazıları meydanla, bazıları sokakla, bazıları yapılarla bü­tünleşen bu çeşmeler, Osmanlı İmparatorluğu döneminin bu alandaki kazanımlarının görsel tanıklarıdır.

Çeşme Teriminin Tanımı

Bilindiği gibi Türkçe Sözlük’te “çeşme” kelimesi, herkesin yararlanması için düzen altına alınarak bir oluktan akıtılan yalaklı su haznesi olarak tanımlanmaktadır(1). Canlıların su içmesi, su alması, yıkaması, abdest alması vb. işlevlerle farklı boyutlarda, biçimlerde ve değişik konumlarda yapıl­mış çeşmeler, çeşitlemeler içerir. Genellikle insanların ya­rarlanması için tasarlanmış çeşmelerin bazılarında kuşlar için oluşturulmuş sebil, suluk vb. üniteler, bazılarında da kuşlar dışındaki canlıların su içmelerine yarayan ve halk dilinde “yalak” denilen bir ya da birkaç tekne bulunur. Bir­den fazla tekneli çeşmeler arasında, halk dilinde “yunak” adı verilen toplu çamaşır yıkama yapıları da bulunur. Bun­ların açık hava ve kapalı mekânlı örnekleri de vardır.

Bazen ayrı bir yapı, bazen yapıya bitişik, bazen de serbest bir yaklaşımla bir yontu gibi oluşturulmuş çeşmelerin, bir tür kent möblesi gibi tasarlanmış ve sütun çeşme olarak adlandırılmış® olan serbest stilde biçimlendirilmiş çeşitle­meleri vardır. Bunların yanı sıra şerbet ikramı için tasarlan­mış “musluklu taş tekne, taş testi(3)” , “şerbetlik”, “şerbet kurnası”, “mermer sebil küpü(4)” ya da “su tabutu(5)” ola­rak adlandırılmış çeşitlemeleri de bulunmaktadır.

Türklerin, Arapça “sebil” terimini, Allah rızası için yapıl­mış çeşme, şadırvan, kuyu gibi çeşitli su mimarisi yapıla­rı için kullandığı; kelime olarak sebile benzeyen fakat on­dan ayrı bir manaya gelen yine Arapça “selsebil(6)” kelime­sini de farklı fonksiyona göre yapılmış olan bir su mimari­si için kullandıkları ileri sürülür.

İstanbul Çeşmelerinin Türk Sanat Tarihindeki Yeri ve Önemi

Osmanlı İmparatorluğu döneminin İstanbul’daki çeşmele­ri; taşınmaz kültür varlığı olan yapı türlerinden, taşınabilir nitelikteki taş testiler ve musluklu taş teknelere kadar ge­niş bir yelpazeye yayılır. Bunlar hem yararlı, hem de gü­zel iş ürünlerinden başlayarak endüstriyel sanat ürünleri­ne ve el sanatlarından güzel sanat düzeyine ulaşan zengin bir repertuarla Türk plastik sanatlarına bir başvuru kayna­ğı oluşturur. Bir dönemin kültür ve sanat düzeyini yansı­tan çeşmeler, taş işleri alanında seçilen konuları ve beliren üslupları kopmadan izlememizi sağlar. Bu yolla duygu ve düşünce sistemini görsel kanaldan algılamamıza, gözlenen biçimler ve süslemelerle, plastik sanatlar alanındaki este­tik beğeniyi belirlememize ve kronolojik bir sistematikle izlememize olanak tanır. Bu dönemden kalan suyolu hari­taları, çeşmelerin konumlarının bir şehircilik anlayışıyla ve projeler kanalıyla programlandığını gösterir. Bunlarda kul­lanılan gereçler, uygulanan teknik, seçilen boyutlar ve bi­çim gibi niteliklerde gözlenen çeşitlemeler, üretimde belli standartlara ve güçlü bir teknolojinin varlığına işaret eder.

İstanbul çeşmeleri, Topkapı Sarayı avlu kapısı önündeki III. Sultan Ahmet Çeşmesi’nde olduğu gibi, bazıları sulta­nın imzasını taşıyan, bazıları ünlü şairlerin beyitleri ile be­zenmiş, bazıları ünlü hattatların kalemiyle biçimlendirilmiş kitabeleri ve çeşitli konularla bezenmiş süslemeleriy- le göz kamaştırır. Bazı çeşmeler, içeriği anlam yüklü yazılı bezemeleriyle, fonetik sanatlar alanına da engin bir hazi­ne sunmakta ve hepsinden öte, plastik ve fonetik sanatla­rın bir arada sergilendiği örneklerle, dünya sanatına özgün bir bileşik sanatlar vizyonu bahşeder(7). Bu bağlamda, yal­nız bir semt ölçeğinde, örneğin Üsküdar’da, 18. yüzyıldaki estetik değerlerin sorgulanması aşamasında, ilginç bir ol­guyla karşılaşılmaktadır. Bu olgu, bir zamanlar su gereksi­nimini sağlayan insanların, bir sanat galerisindeki yapıtla­rı izler gibi, taş işleri ile bezenmiş ayna taşlarına bakabi- len, dönemin ünlü şairlerinden, örneğin Nedim’den beyit­ler okuyabilen Üsküdarlıların yaşadıkları engin sanat orta­mını gözler önüne sermektedir(8).

İşte bu engin sanat ortamı, İstanbul’a ün kazandırmış ve bu şehri pek çok yerli ve yabancı bilim adamı ve sanatçı­nın ilgi odağı haline getirmiştir. Bu aydın ve sanatkârların bir grubunun, İstanbul çeşmelerini konu alan eserleri var­dır. Bilindiği gibi Osmanlı İmparatorluğu döneminde ca­miler ve çevresinde görülen su yapıları, ilgi odağı olmuş ve bazı yazarlarca kayıt edilmiş, bazı sanatçılarca betim- lenmiştir. Günümüze ulaşan kültür varlıklarındaki eksik­liklerimizi tamamlayan, bizlere görsel ve yazılı bilgiler sunarak aydınlatan, estetik duygular veren bu eserler, İstanbul’daki diğer kültür varlıkları gibi çeşmeleri de önce ulusal, sonra uluslararası düzeye taşımıştır.

İstanbul’da bulunan çeşmeler toplu bir bakışla; İstanbul çeşmelerinin türleri, İstanbul çeşmelerinde kullanılan ge­reçler ve uygulanan teknikler, İstanbul çeşmelerinde göz­lenen biçimler ve İstanbul çeşmelerindeki plastik değerler başlıkları altında ele alınabilir.

İstanbul Çeşmelerinin Türleri

Farklı tanımları olan çeşmelerin sınıflaması da çeşitli bakış açılarıyla yapılmıştır. İstanbul’daki çeşmeler: insanlar için yapılmış çeşmeler, hayvanlar için yapılmış çeşmeler; ye­tişkinler için yapılmış çeşmeler, çocuklar için yapılmış çeş­meler; yapılarla bağlantılı çeşmeler, serbest çeşmeler; nes­ne biçimli çeşmeler; açık hava çeşmeleri, yapı içi çeşme­leri; yaptıranın adını taşıyan çeşmeler, birisi adına yapılan çeşmeler, onarım yaptıranın adı ile anılan çeşmeler ve bu­lunduğu semtle bağlantılı olarak adlandırılmış çeşmeler şeklinde gruplandırılabilir. Bu gruplandırmalarda ilgi çeken özellik, bazı çeşmelerde ya kemerin üstüne, ya ayna taşı­na yerleştirilmiş, ya da bir madalyon içine tuğra biçimin­de oturtulmuş kitabelerde bazen hattatın adı geçmesine karşın, çeşmeyi yapan taş ustasının adının yer almama- sıdır. Bu durum, belki de becerikli taş ustasının bir motife başvurmuş ve imza yerine bir işaret kullanmış olduğunu akla getirmektedir. Bu konuda Tophane Meydan Çeşmesi ile Hekimoğlu Ali Paşa Validesi Çeşmesi’nin bazı panoların­da karşımıza çıkan mısır motifleri ile bezenmiş panolar “Mı­sırlı”, Azapkapı Saliha Sultan Çeşmesi’nde görülen hurma dalları ile son bulan yelpaze motifleri “Hacı” ya da “Bağda­di” lakabını kullanan ustaların varlığını(9), ya da bunların ön­ceki taş ustalarının işliklerini (atelyeleri) belirlemek için kul­landıkları taşçı işaretleri olabileceğini düşündürmektedir.

Yapı ile bağlantılı olan çeşmeler iç mekân ve dış mekân çeşmeleri olarak iki ana başlık altında kümelenmektedir. Ya yapıyla, ya avlu duvarıyla bütünleşen, ya da kendi başına ayrı bir yapı olarak tasarlanmış dış mekân çeşmeleri­nin sayısı; saray, konut, hamam, cami vb. yapılarda görü­len iç mekân çeşmeleri ile artmaktadır. Yapı ile bağlantı­lı dış mekân çeşmelerin konumu ile bağlantılı olarak na­mazgah, hazire, hacet penceresi, mahalle, sokak, duvar, meydan, çayır, yunak, saray, konut, türbe, medrese, cami çeşmeleri vb. gibi adlandırılmış türleri vardır.

Bütün bu örnekler, taşınabilir kültür varlığı niteliğindeki lü- leli tekne taş küp biçimli örneklerle zenginleştirilebilir. Ge­nellikle camilerin avlularında karşılaştığımız bu tür çeşme ya da sebiller, mimariyle bağlantısız serbest tasarlanmış musluklu taş tekne ve taş testi olarak isimlendirdiğimiz, ta­şınabilir kültür varlığı nitelikli portatif çeşmelerdir. Çoğun­lukla dikdörtgen bir prizma biçimindeki üstü düz bir taş bloğu ya da eğik çatı ile örtülü dikdörtgen gövdeli bir tek­neden oluşan bu çeşmelerin ön ve yan cepheleri, kör ke­mer gözlerinden oluşan sanal ayna taşları ile bezenmiştir.

Saray çeşmelerinin seçkin örnekleri; Topkapı Sarayı, Dol- mabahçe Sarayı, Yıldız Sarayı vb. yapılarda görülmektedir. Bostancı’daki II. Mahmut Namazgahı gibi çoğu orijinal bi­çimini yitirmiş namazgah çeşmelerine, Kadırga Esma Sul­tan Namazgahı Çeşmesi; hazire çeşmelerine, II. Mahmut Türbesi Haziresi’ndeki II. Mahmut Çeşmesi; hacet pencere­si çeşmelerine, Şehzade Cami Haziresi önündeki çeşmeler; meydan çeşmesine III. Ahmet Çeşmesi, Tophane Çeşmesi, Azapkapı Saliha Sultan Çeşmesi, Mihrişah Sultan Çeşmesi (Küçüksu Çeşmesi) örnek verilebilir. Mahalle çeşmesi, so­kak çeşmesi, duvar çeşmesi örneği sayıca çoktur.

İstanbul Çeşmelerinde Kullanılan Gereçler ve Uygulanan Teknikler

İstanbul çeşmelerinde kufeki taşı, mermer, tuğla, metal vb. gibi yapım ve renkli taş, çini, boya ile metal vb. gibi süsleyici gereçler kullanılmıştır. Genellikle kufeki taşından yapılmış çeşmelerin ayna taşlarının mermerden tasarlan­dığı, bazı örneklerin mermerle kaplandığı, az sayıda ol­makla birlikte bazı çeşmelerde tuğlanın da seçilmiş oldu­ğu görülmektedir. Örneklersek; süsleyici gereçlerden çini­nin kullanıldığı Mercan Camii önündeki küçük duvar çeş­mesi ve Eyüpsultan’daki Çinili Çeşme, kayda değer örnek­lerdir. Bunlar, içi çiniyle kaplanmış Hatice Turhan Çeşme­si, su yapılarından İbrahim Paşa Sebili’nin içindeki çini ka- lıntıları(10) ve Üsküdar’daki Horhor Çeşmesi ile zenginleş­tirilebilir.

Çeşmelerde; örme, kesme, oyma, ulama, bindirme, kapla­ma, almaşık duvar örme vb. gibi yapım tekniklerinin yanı sıra delik işi oyma, tutturma (aplike), boyama vb. süsle­me teknikleri uygulanmıştır. Delik işi sayıca azdır. Anado­lu Kavağı Çeşmesi ile Topkapı Sarayı Müzesi’nde birkaç ör­neği vardır. Benzer bir durum tutturma (aplike) için de söz konusudur. Küçüksu Çeşmesi ile Maçka’daki Abdülhamit Çeşmesi, bu konuda seçkin örneklerdir. Altın rengi boya ile özellikle kitabeleri boyama, oldukça yaygındır. Bazı ör­neklerde, iki renkli taş işçiliği ile yapılmış süslemeler de görülmektedir. Sultan Ahmet Meydan Çeşmesi, Hafız Ah­met Paşa Çeşmesi ve Köprülü Mehmet Paşa Çeşmesi, bu konuda ilgi çeken örneklerdir. Kuşkusuz çeşmelerde göz­lenen ana süsleme tekniği oymadır. Oyma uygulayarak yüksek ya da alçak kabartma biçiminde yapılmış süsle­meler sayıca çoktur.

İstanbul Çeşmelerinde Gözlenen Biçimler

Temelde suyun aktığı lüleli bir aynataşı ve suyun doldur­duğu bir tekne, kurna, suluktan oluşan çeşmeler, bir alt yapıya dayanarak ya da serbest bir yaklaşımla, sokağın, meydanın, çayırın, avlunun, caminin, konutun en elverişli yerine yerleştirilmiştir. Çeşmeler genellikle bir yapı, bazen de bir nesne, bir tür kent möblesi biçimindedir. Bunlar, ya­pılış amacına bağlı olarak, farklı boyutlarda ve farklı biçim­lerde tasarlanmıştır. Örnekler arasında, çocuklar için tasar­lanmış küçük boyutlu çeşme dikkat çekmektedir. Topka­pı Sarayı Şehzadeler Dairesi içindeki çeşmeler ve aynı dai­renin taşlığındaki çeşme, özgün parçalardır. Bunlar, çocuk­ların yararlanabilmesi için yapılmış küçük boyutlu ayna taşları, dinlenme taşlarının ergonometrik özellikleri ve es­tetik değerleriyle, ulaşılamamış parçalardır. Benzer bir du­rum Topkapı Sarayı Sünnet Odası’ndaki çeşmeler için de söz konusudur. Başka ülke sanatlarında benzerleri görül­meyen bu örnekler dışında, kuşkusuz kuşlar için tasarla­mış çok küçük boyutlu sebiller, suluklar da kayda değer örneklerdir.

Yetişkinler için tasarlanmış çeşmelere gelince bunlar, bir ya da birden fazla kişinin yararlanabileceği bir yaklaşım­la tasarlanmıştır. Bir ya da birden fazla ayna taşlı ve cep­helerle tasarlanmış çeşmelerin taban planı, kareye yakın dikdörtgen, kare ya da çokgen biçimindedir. Plan olarak çok komplike bir durum arz etmeyen çeşmelerin kons- trüksiyonları, cephe düzenlemeleri ile gelişmektedir. Cep­he sayısına bağlı olarak çeşmeler, bir cepheli ve birden fazla cepheli çeşmeler olarak gruplandırılabilir.

Klasik dönemde çeşmeler genellikle iki ayağı birbirine bağlayan, bir ya da iki tas yuvası bulunan, bir kemer gözü içine oturtulan bir ayna taşı ve onun önünde yer alan iki tarafı birer dinlenme taşı ile sınırlandırılmış bir tekne şek­linde tasarlanmıştır. Cephe düzenlemelerinde Klasik dö­nemde düz çizgiler, geç dönemde ise yuvarlak çizgilere başvurularak yapılar oluşturulmuştur. klasik dönem ör­neklerinde ön cephesi düz yüzeyli, kare ve dikdörtgen prizma gövdeler; Geç dönem örneklerinde ise benzer göv­delerin ön cepheleri yuvarlatılmış taşıntılı yüzeyli örnek­lerin beğeni kazanmış olduğu görülmektedir. Duvar çeş­melerinde ise derinlik yoktur. Bir tür cephe kaplaması gibi çeşme, duvara giydirilmiştir. Geç dönemde beliren kon- sollu çeşmelerde ise ayrı hazırlanmış küçük kurnalı bir tır­nak üzerine ayna taşı oturtularak duvara yerleştirilmiştir.

İstanbul Çeşmelerindeki Plastik Değerler

16. ve 17. yüzyılları kapsayan klasik dönemden günümü­ze ulaşan çeşmelerin süslemeleri genellikle iki ayak arası­na oturtulan bir kemer biçiminde oluşturulmuş, çeşmele­rin ayaklarını birbirine bağlayan kemerlerin gözünde yer alan lülenin bulunduğu üniteye dikey olarak oturtulmuş ayna taşların odaklaşmış olduğu, bazen kurnaların da be- zendiği gözlenmektedir. Çeşitli boyutlarda tasarlanmış ayna taşları, düz yüzeyli bir dikdörtgen pano biçimindedir. Benzer bir olgu, kurnalar için de söz konusudur. Ayna taş­larının süsleme programı temelde aynı ilkelerden yola çı­kılarak, farklı motifler kullanılarak düzenlenmiştir. Bunla- rın lülelerinin bulunduğu delikler, dikdörtgen bir çerçeve içine alınmış, kör bir kemer gözü ile lülesi çevrelenmiştir. Ya sivri kemer, ya dirsekli sivri kemer ya da dilimli sivri ke­merle çerçevelenmiş lüleler ile kemer kilidi arasındaki boş­luğa bir gülçe (çiçek) yerleştirilmiştir. Örneklerim bazıların­da kemerlerin kilidinin üstü bir palmetle taçlandırılmış, bazı örneklerde kemer köşelikleri ve kemer gözleri palmet, kıv­rık dal motifleri ve ayna taşları da servi ağaçları motifleriyle bezenmiştir. Bazı örneklerde, vazo içine oturtulmuş çiçek­lerden oluşan “natürmort” motiflerine de yer verilmiştir. Natürmortla bezenmiş Cerrah Paşa Çeşmesi seçkin bir ör­nektir. Bu dönemin bezemelerinde doğadan seçilmiş bitki­sel bezeme konuların stilize edilerek yansıtıldığı ve karan­fil, lale, gül, süsen, sümbül, nergis, servi vb. bitkilerin yansı- tılışında antinaturalist bir üsluba başvurulduğu, yazılı beze­melerle oluşturulmuş kitabelerde ise non figuratif bir yak­laşımla istiflerin gerçekleştirilmiş olduğu görülmektedir.

Geç dönem ya da Batılılaşma dönemi olarak adlandırılan 18. yüzyıldan 20. yüzyılın ilk çeyreğine kadarki dönem­den günümüze ulaşan örnekler sayıca çoktur. Bunların bir grubu Klasik dönem özelliklerini sürdürmekte, bir grubu yeni arayışlar, bir grubu ise yenilikler sergilemektedir’11‘. Bu yüzyılda mimariyle bağlantılı çeşmelerin yapımına de­vam edilmekle birlikte, kendi başına bir yapı oluşturan ve dikey eksende gelişen, bazı kaynaklarda sütun çeşme ola­rak isimlendirilen örneklerin de devreye girdiği fark edil­mektedir. Klasik dönemde mimariyle bağlantılı çeşmeler­de genellikle görülen iki ayak arasındaki sivri kemer gö­zünün içinde kalan düz yüzeyinde yer alan ayna taşının, giderek biçim değiştirdiği ve 18. yüzyılın ikinci yarısında ya oturtulduğu yuvarlak kemer gözünden dışa doğru taş­tığı ya da iki ayak arasına atılan bir lento ile dikdörtgen bir çerçeve içine alındığı görülmektedir. Çeşmenin ayak­larından kemer karnına doğru profilasyonlarla kademeli bir geçiş yapılarak dışbükey bir ayna taşının yerleştirildiği ya da çeşmenin ayakları ile üstündeki lentoların arasında­ki yüksekliğin kurgulanmış olduğu, böylece klasik döne­me kıyasla ayna taşlarının boyutlarının büyüdüğü ve bun­ların yüzeyinin bir bütün olarak ele alındığı gözlenmek­tedir. Bunlar, ya elips biçimli madalyonlar, ya da üst üste oturulmuş yuvarlak çizgili kör kemer sıralarıyla bezenmiş­tir. Barok bir üslupla biçimlendirilmiş elips ve kemerlerin oluşumunda ‘S’ ve ‘C’ kıvrımlı ve bu çizgiler çevresinde kü­melenen bitki ve nesnelere, başka deyişle rokay öğele­re yer verilmiştir. Bunların bazılarının kurnalarının da yu­varlak çizgilerle oluşturulduğu, bazılarınınsa bitkisel beze­meler ve rozetlerle süslendiği görülür. Tek başına ayrı bir yapı olarak tasarlanmış sütun çeşmeler ise yeni arayış­lar ve yeniliklerle çeşitlemeler içermektedir. Örneklersek; klasik dönemden farklı olarak daha gerçekçi bir gözle, za­man zaman naturalist bir üslupla yansıtılan bitkisel beze­melere hurma ağacı, hurma dalı, yıldız çiçeği (krizantem), islantus, boru çiçeği vb. çiçekler katılmıştır. Karışık beze­melerin bir teması olan vazoda çiçeklere, vazoda meyve­ler, tabakta meyvelerden oluşan natürmortlar eklenmiş; nesneli bezemeler deniz kabukları, midye, perde, püs­kül, vazo, sütun, arma-nişan vb. yeni konularla zenginleş­tirilmiştir. Bu arada yazılı bezemeler önemini yitirmemiş, özellikle tuğralarla ve aynalı yazılarla özgün biçimler ser­gilenmiş ve figürlü bezemelere ilgi uyanmıştır. Bu konu­da Eyüp Sultan’daki Kırımı Mehmet Ağa Çeşmesi’nin kuş motifi ile bezenmiş suluğu, Küçük Çekmece Abdülhamit Çeşmesi’nin aslan başı biçimindeki lülesi ve bir kuğu mo- tifiyle bezenmiş Kazlıçeşme, seçkin örneklerdir.

İstanbul Çeşmeleriyle İlgili Yazılı ve Görsel Kaynaklar

Örneklersek; Evliya Çelebi Seyahatname’sinde(12), Hadikatü’l Cevami(13)‘de diğer yapılar anlatılırken çeşmelere de de- ğinilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti döneminde İstanbul çeş­meleri ile ilgili yayınlar Tanışık’ın İstanbul Çeşmeleri I(14), İstanbul Çeşmeleri II(15), Kumbaracılar’ın İstanbul Sebilleri (16), Egemen’in İstanbul’un Çeşme ve Sebilleri(17), Yüngül’ün Tophane Çeşmesi ve Azapkapı Çeşmesi(18), önsözü Cahit Çeçen’ce yazılmış İstanbul Belediyesi Sular İdaresi Umum Müdürlüğü’nce yayınlanmış Üsküdar III. Ahmet Çeşmesi(19), olarak sıralanabilir. Bu yayınlara Haskan(20)‘ın Eyüpsultan Tarihi ve Üsküdar Tarihi isimli kitapları, Aynur- Karateke(21) tarafından hazırlanmış olan III. Ahmed Dönemi Çeşmeleri, Özdeniz(22)‘ in Bahriyeli Çeşmeleri ve Pilehvarian- Urfalıoğlu Yazıcıoğlu’nu birlikte hazırlamış oldukları Osmanlı Başken­ti İstanbul’da Çeşmeler(23), Çeçener’in Üsküdar Merkez Ma­halleleri Osmanlı Dönemi Su Uygarlığı(24), Göncüoğlu’nun Tarihte Hasköy Sütlüce ve Halıcıoğlu Semtleri Monografisi (25) isimli kitapları eklenebilir. Bu yayınları sayısı Barışta(26)‘nın İstanbul Çeşmeleri konulu Bereketzade Çeşmesi, Beyoğ­lu Cihetindeki Meyve Tabağı Motifleriyle Bezenmiş Tek Cepheli Anıt Çeşmeler, Ortaköy Damat İbrahim Paşa- Şişhane Hacı Mehmet Ağa Çeşmeleri, Azapkapı Saliha Sultan Çeşmesi, Hekimoğlu Ali Paşa Çeşmesi ile Öner (27)‘ in İstanbul’daki Meydan Çeşmelerinde Süsleme konulu bi­lim uzmanlığı tezi, Naci Yüngül’ün Taksim Suyu Tesisleri™, Nirven’in İstanbul Suları(29), Tokay’ın İstanbul Şadırvanları(30), Çeçen(31)‘ in, Halkalı Suları, Üsküdar Suları, Taksim Hamidi- ye Suları ve İstanbul Belediyesi(32)‘ nin isimli kitaplarıyla arttırılabilir. Bu arada ansiklopedik bilgiler veren İstanbul Ansiklopedisi(33), Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi(34) vb. ansiklopedilerle yayınların boyutları genişletilebilir.

Görsel kaynaklara gelince su mimarisinden çeşmelerle ilgili betimlemelerin örneklerine minyatürlerde rastlanmakta­dır. Bu konuda Atıl(35), Mahir<36), Çağman-Tanındı(37), Bagcı, Çağman, Renda Tanındı(38), Atasoy(39), And(40), Atıl(41), yapmış oldukları minyatürlerle ilgili yayınlarındaki bazı örneklerle bizleri bilgilendirmektedir. Öte yandan çeşmelerin 19. yüz­yılda pek çok yerli ve yabancı gezgin ve sanatçının dikkatini çektiği fark edilmektedir. Bir yandan Hoca Ali Rıza, Osman Asaf, Hamdi Kenan, Süheyl Ünver vb. gibi sanatçıların yağ­lıboya ile suluboya resimleri(42) vb. gibi eserlerden Thomas Allom, W. Floyd, William Henry Bartlett, H. Griffishs, Euge- ne Flandin, Lewis, C. Biseo, Eugene Flandin vb. gibi yabancı sanatçıların yaptığı gravürlere kadar uzanan örnekler; bir yandan Koçu’nun İstanbul Ansiklopedisi’nde yer verdiği çizimlerden(43) G. Bergghen gibi sanatçıların çekmiş olduğu fotoğraflarla oluşturulmuş kartpostallara kadar yayılan çeş­melerin betimlemeleri, çeşmelerin biçim ve süslemeleriyle ilgi odağı olduğunu ortaya koymaktadır.

Necla Arslan, “Gravür ve Seyahatnamelerde İstanbul 18. Yüzyıl Sonu ve 19.Yüzyıl” adlı eserinde(44) ve Mustafa Sevim’in, “Gravürlerle Türkiye İstanbul(45)” eserinde yayın­lamış olduğu çeşme betimlemeleri böyle bir düşünceyi güçlendirmektedir.

 

 

 

 

 

Dipnotlar:

1- Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu, Bilgi Basımevi, Ankara,1974, s.178.

2- Semavi, Eyice, “Çeşme,” İslam Ansiklopedisi, Türkiye Diyanet Vakfı, İstanbul, 1993, C.8, s.282.

3- H. Örcün Barışta, “Başkent İstanbul’dan Örnekleriyle Osmanlı İmparatorluk Döne­mi Çeşmeleri”, Türkler, Yeni Türkiye Yayınları, C.12, s.243.

4- Yılmaz, Önge, Türk Mimarisinde Selçuklu ve Osmanlı Döneminde Su Yapıları, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1997,s.22.

5- Besim, Çeçener, Üsküdar Merkez Mahalleleri Osmanlı Dönemi Su Uygarlığı Eserleri, Üsküdar Belediyesi, İstanbul, 2007.

6- Önge, a.g.e., s.7.

7- H. Örcün, Barışta, a.g.m.” Başkent İstanbul’dan Örnekleriyle Osmanlı İmparatorluğu Dö­nemi Çeşmeleri”, C.12 s.242.

8- H. Örcün, Barışta,” Osmanlı Dönemi Üsküdar Çeşmelerinden Bazı Ayna Taşları ve Sorunları”, Uluslar arası Üsküdar Sempozyumu VI, Üsküdar Belediyesi, 2009, C.1, s.282.

9- H. Örcün, Barışta,” Hekimoğlu Ali Paşa Validesi Çeşmesi”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, Kültür Bakanlığı- Tarih Vakfı, 1994, C.4, s.47.

1- H. Örcün, Barışta,” İbrahim Paşa Sebili”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, Kültür Bakanlığı- Tarih Vakfı, 1994, C.4, s.131.

2- H. Örcün, Barışta, İstanbul Çeşmeleri, Bereketzade Çeşmesi, Kültür Bakanlığı Ya­yınları, İstanbul, 1989; H.Örcün, Barışta, İstanbul Çeşmeleri, Beyoğlu Cihetindeki Mey- va Tabağı Motifleri İle Bezenmiş Tek Cepheli Anıt Çeşmeler- Kaptan Hacı Hüseyin Paşa Çeşmesi- Topçubaşı İsmail Ağa Çeşmesi- Kemankeş Çeşmesi, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1991; H.Örcün Barışta, İstanbul Çeşmeleri, Ortaköy Damat İbrahim Paşa Çeşmesi-Şişhane Hacı Mehmet Ağa Çeşmesi-Taksim Maksemindeki 1.Mahmut Çeşmesi, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1992; H.Örcün, Barışta, İstanbul Çeşmele­ri, Kabataş Hekimoğlu Ali Paşa Meydan Çeşmesi, Kültür Bakanlığı Yayınları, İstanbul, 1993; H.Örcün, Barışta, İstanbul Çeşmeleri Azapkapı Saliha Sultan Çeşmesi, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara,1995.

3- Orhan Şaik, Gökyay., Evliya Çelebi Seyahatnamesi Kitap 1, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 1995, s.87.

4- Ayvansarayi Hüseyin Efendi- Ali Satı Efendi- Süleyman Besim Efendi, Hadikatü’l Cevami (İstanbul Camileri ve Diğer Dini- Sivil Mimari Yapılar) Hazırlayan Ahmed Nezih Galiktekin, İşaret Yayınları, İstanbul, 2001, s. 57.

5- İbrahim Hilmi, Tanışık., İstanbul Çeşmeleri, İstanbul, 1. Cilt.

6- İbrahim Hilmi, Tanışık., İstanbul Çeşmeleri- Beyoğlu ve Üsküdar Ciheti, İstan­bul, 1945, 11. Cilt.

7- İzzet, Kumbaracılar., İstanbul Sebilleri, Kültür Bakanlığı, İstanbul, 1938.

8- Affan, Egemen., İstanbul’un Çeşme ve Sebilleri, İstanbul,1993.

9- Naci, Yüngil., Azapkapı Çeşmesi, İstanbul Belediyesi Sular İdaresi, İstanbul, 1954; Naci Yüngül., Tophane Çeşmesi, İstanbul Belediyesi Sular İdaresi, İstanbul, 1958.

10- Üsküdar 111 Ahmet Çeşmesi, İstanbul Belediyesi Sular İdaresi Umum Müdürlüğü Yayınları.

11-Mehmet Mermi, Haskan., Yüzyıllar Boyunca Üsküdar, Üsküdar Belediyesi, 2001, C.2, Mehmet Mermi Haskan., Eyüpsultan Tarihi, Eyüpsultan Vakfı,1996.

12- Hatice Aynur- Hakan K. Karateke., 111. Ahmed Devri Çeşmeleri, İstanbul Büyükşe- hir Belediyesi,1995, 189.

13- Engin, Özdeniz., İstanbul’daki Kaptan-ı Derya Çeşmeleri ve Sebilleri, Deniz Kuv­vetleri Komutanlığı Kültür Yayınları Sanat Eserleri Dizisi No:4, İstanbul, 1995.

14-Nuran, Kara Pilehvarian- Nur Urfalıoğlu-Lütfi Yazıcıoğlu., Osmanlı Başkentinden Çeş­meler, Yem Yayın, 2000.

15- Çeçener., A.g.e., Üsküdar Merkez Mahalleleri Osmanlı Dönemi Su Uygarlığı.

16- Süleyman Faruk, Göncüoğlu., Tarihte Hasköy Sütlüce ve Halıcıoğlu Semtleri, Sinpaş, İstanbul,2005.

17- H. Örcün, Barışta, İstanbul Çeşmeleri, Bereketzade Çeşmesi, Kültür Bakanlığı Yayınları, İstanbul, 1989; H. Örcün, Barışta., İstanbul Çeşmeleri, Beyoğlu Cihetin­deki Meyva Tabağı Motifleri İle Bezenmiş Tek Cepheli Anıt Çeşmeler- Kaptan Hacı Hüseyin Paşa Çeşmesi- Topçubaşı İsmail Ağa Çeşmesi- Kemankeş Çeşmesi, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara,1991; H. Örcün Barışta, İstanbul Çeşmeleri, Ortaköy Da­mat İbrahim Paşa Çeşmesi-Şişhane Hacı Mehmet Ağa Çeşmesi-Taksim Maksemin­deki 1.Mahmut Çeşmesi, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1992; H. Örcün, Barışta., İstanbul Çeşmeleri, Kabataş Hekimoğlu Ali Paşa Meydan Çeşmesi, Kültür Bakanlığı Yayınları, İstanbul, 1993; H.Örcün Barışta İstanbul Çeşmeleri Azapkapı Saliha Sultan Çeşmesi, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1995.

18-Sema, Öner., İstanbul’da Meydan Çeşmelerinde Süsleme, Hacettepe Üniversitesi, Sanat Tarihi Anabilim Dali Bilim Uzmanlığı Tezi, Ankara, 1981. (Yayımlanmamıştır)

19- Naci, Yüngül., Taksim Suyu Tesisleri, İstanbul Belediyesi, Sular İdaresi, İstan- bul,1957.

20-Saadi Nazım, Nirven., İstanbul Suları,İstanbul, 1946.

21-Enver, Tokay., İstanbul Şadırvanları, İstanbul,1951.

22- Kazım, Çeçen., Halkalı Suları, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, İstanbul, 1991; Üs­küdar Suları, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, İstanbul, 1991, Taksim Hamidiye Suları, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, İstanbul, 1991 ; Ayrıca Bk İstanbul’da Osmanlı Dev­ri Su Tesisleri, İstanbul Teknik Üniversitesi, 1984.

23-Necdet, Ertuğ- Rahmi, Karakuş- Süleyman Kızıltoprak- Hüseyin, Aykut-Ayşe, Önuçak- Naciye, Turgut- Sema, Doğan., İstanbul Tarihi Çeşmeler Külliyatı, İstanbul Büyükşehir Beledi­yesi, İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi, 2006.

24- Reşat Ekrem Koçu ., İstanbul Ansiklopedisi, İstanbul Ansiklopedisi ve Neşriyat Kollektif Şirketi, C.1, 1958- C.2,1959-C.3,1960, C.4,1961-C.5, 1961-C.6,1963- C.7, 1965- C.8,1966-C.9,1968.

25-Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, Kültür Bakanlığı-Tarih Vakfı,1992-.1994.

26-Esin, Atıl.,Süleymanname, National Gallery of Art, Harry N. Abrams, 1nc., Publishers, New York,1986, s.96, 98.

27- Banu, Mahir., Osmanlı Minyatür Sanatı, Kabalcı Yayınevi, İstanbul, 2004,s.198. Ayrıca Bk Hünername Minyatürleri ve Sanatçıları, Doğan Kardeş Yayınları, İstan­bul, 1969,s. 38,39.

28-Filiz, Çağman- ZerenTanındı,Topkapı Palaae Museum 1slamic Minature Painting, Tercü­man, istanbul, 1979, s.66.

29- Serpil Bağcı- Filiz Çağman-Günsel Renda- Zeren Tanındı, Osmanlı Resim Sanatı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, 2006, s.169.

30-Nurhan, Atasoy., 1582 Surname-i Hümayun Düğün Kitabı, Koçbank, İstanbul, 2000.

31-Metin, And., Turkish Miniature Painting Ottoman Period, İstanbul, 1982, s.62.

32- Esin, Atıl., Levni ve Surname, Koçbank, İstanbul, 1999,s.165.

33- Gül, Sarıdikmen., Yok Olan Ve Değişen Mimarlık Örnekleriyle Resimlerde Üs­küdar, Uluslar arası Üsküdar Sempozyumu Bildiriler, Üsküdar Belediyesi, 2007, C.1, s.573-600.

34-Reşat Ekrem Koçu., Ag.e., İstanbul Ansiklopedisi.

35- Necla, Arslan., Gravür ve Seyahatnamelerde İstanbul18 Yüzyıl Sonu ve 19.Yüz- yıl, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, 1992.

Mustafa, Sevim., Gravürlerle Türkiye İstanbul, 1,11, Kültür Bakanlığı, Ankara, 1996.

 

Prof. Dr. H. Örcün Barışta