Turist Gibi İstanbul’u Gezmek yazı serisinin 5. sinde ilk kez tarihi yarımada dışına çıkıyoruz. Bu seferki güzergah “Eyüp Bölgesi ve Kağıthane”.
İstanbul’un fethi ile birlikte kurulan ilk Osmanlı-Türk yerleşim alanı olan Eyüp, Haliç’in kıyısında, surların dışında yer almaktadır. Semt ismini, İslam Peygamberi Hz. Muhammed’in yakın dostu olan Hz. Eba Eyyub el-Ensari’den almaktadır.
Emeviler’in 7. yy.’da İstanbul’u kuşatması sonucu şehit düşen Eba Eyyub el-Ensari’nin mezarının Osmanlı’nın manevi fatihi Akşemsettin’in gördüğü bir rüya ile bulunup, üzerine bir türbe, yanına bir caminin yapılması ile Eyüp gibi bir yerleşim çekirdeği oluştu. En değerli sanat ve kültür eserleri, kutsal bir yer olan Eyüp’ü açık hava çinicilik ve yazı sanatları müzesi haline getirdi.
Eyüp’te bulunan sahil sarayları, yalılar, hoşgörü ortamını ve çok sesliliği yaşatan Bahariye Mevlevihanesi ve birçok sufi kuruluşu, çiçek bahçeleri, oyuncakçılar, kebapçılar, yoğurtçu ve kaymakçılar, çarşılar, dini eşya satıcıları, halkacılar ve havuzlar kentin en keyifli köşe taşlarıdır. Avrupa’da hacı-ziyaretçi kafilelerinin toplantı yeri olan aziz kasabaları gibi Eyüp de tasavvuf-edebiyat-sanat tarihinde önemli yer tutan çeşitli tarikatlara bağlı tekkeleriyle kentin önemli bir toplantı yeri olmuştur.
Ayrıca, Doğu Roma İmparatorları’nın taç giyme törenlerinin yapıldığı, eski adı “Komodion” olan Eyüp’te, Osmanlı padişahları bu geleneği tahta çıktıklarında yapılan kılıç kuşanma törenleri ile sürdürmüşlerdir. Bu merasim okunan dualar ve kılınan namazlarla dini-manevi bir özellik taşımakta ve yeni padişaha makamının anlamı hatırlatılmaktaydı.
Eyüp Sultan Cami ve Külliyesi
İstanbul’un Türkler tarafından alınışından sonra inşa edilen ilk camiidir. İlk Müslümanlardan olan ve Arap ordularının 668–669 kuşatmasında ölen Eba Eyyub el-Ensari’nin Fatih’in hocası Akşemseddin tarafından bulunduğu söylenen mezarının yerine Fatih Sultan Mehmed büyük bir türbe, cami ve imaret yaptırmış, sonrasında da çevresine çeşitli yardım kuruluşları, türbeler ve mezarlıklar eklenmiştir. Osmanlı barok üslubunun en güzel örneklerinden olan bugünkü cami, depremde yıkılan eski caminin yerine 18. yy sonunda III. Selim tarafından yaptırılmıştır. Çınar ağaçları ve revaklarla süslü avlusu, uçuşan kuşlarıyla kentin en renkli ve hoş cami avlularındandır. Soluk bal rengi taşları, altın kakmalı süslemeleri, kubbenin ortasından inen zarif avizesi, bütün zemini kaplayan muhteşem turkuaz halısıyla görülmeye değer bir mekân olan cami büyük kubbenin etrafındaki dördü büyük, dördü küçük sekiz yarım kubbe ile örtülüdür.
1458’de yaptırılan, duvarları çeşitli dönemlere ait çinilerle kaplı Eyüp Sultan Türbesi’nin iç avluya bakan “niyet penceresi” yüzyıllardır dertlerine deva arayanlar tarafından ziyaret edilir. Türbe, kesme taştan sekizgen gövdesi, kurşun kaplı kubbesi, iki katlı pencereleri ile klasik dönem Osmanlı türbelerinin ilk ve en önemli örneklerinden biridir.
Feshane
Osmanlı ordusuna fes üretmek amacıyla II. Mahmut tarafından 1833’de kurulan Feshane, Eyüp ilçesinin Defterdar semtinde bulunmakta ve İstanbul’un kültür ve sanat alanında çeşitli organizasyonlarına ev sahipliği yapmaktadır.
Tarihi bina, II. Mahmut Salonu, Haliç Salonu, Bedesten Salonu, Sadabad Salonu ve Lale Restaurant’tan oluşmakta yeşil alanları ve parkları ile Haliç’e ayrı bir hava katmaktadır.
Cülus Yolu
Sokullu Mehmet Paşa’dan sonra bir çok tarihi filmin çekildiği halk arasında “Âşıklar Yolu” diye bilinen Cülus Yolu, Fatih Sultan Mehmet’ten Vahdettin’e kadar Osmanlı Padişahları’nın tahta çıktıklarında kılıç kuşanıp ata bindikleri, cülus törenlerinin yapıldığı, padişahın hükümranlığını sembolize eden tarihi bir yoldur.
Tarihi Oyuncakçılar Çarşısı
İstanbul’un dini amaçlı ziyaret mekânı olan Eyüp, özellikle sünnet merasimi nedeniyle ziyaret edildiğinden, çocuk müşterilere ulaşma imkânı sayesinde 17. yüzyıldan itibaren oyuncak üretiminin merkezi haline gelmiştir. Evliya Çelebiye göre 1635 yılında, bu tarihi çarşıda 100 dükkânda 105 kişi oyuncak yapıp satarmış.
Günümüzde de Eyüp Belediyesi tarafından Ev Kadınlarına Eyüp Oyuncakçılığının Öğretilerek İş Sahibi Yapılmaları ve Sürdürülebilir İş İlişkileri Kurulması Projesi ile Eyüp Oyuncakçılığı yeniden canlandırılmaya çalışılmaktadır.
Miniatürk
Türkiye’nin tarihi ve kültürel zenginliklerini bir arada yabancılara göstermek maksadıyla 2003 yılında Haliç kıyısındaki Sütlüce semtinde kurulan mini kültür parkı Miniatürk’te toplam 105 eser bulunmaktadır. Ait oldukları dönemin teknolojisini, sanatını ve kültürünü temsil yeteneğine sahip eserler arasında en çok bilinenlere yer verilen ve on milyon dolara mal olan Miniatürk, Türkiye’nin en önemli projesi olarak hizmete devam etmektedir.
Antik Çağ’dan Bizans’a, Selçuklu’dan Osmanlı’ya kadar uzanan 8.000 yıllık tarihi süreçte tarih ve kültür miraslarını “masalsı” bir ortamda hizmete sunan Miniatürk’ü kuş bakışı seyretmek de mümkündür.
15 bin metrekare maket, 40 bin metrekare açık alan, 3 bin 500 metrekare kapalı alan ile 200 metrekare havuz ve su yolu olmak üzere toplam 60 dönüm üzerine inşa edilen Miniatürk Parkı’nda Anıtkabir, Selimiye Camii, Süleymaniye Camii, Ayasofya Müzesi, Mescid-i Aksa, Artemis Tapınağı Aspendos, Aya İrini, Ayasofya, Beylerbeyi Sarayı, Bursa Ulu Camii, Çanakkale Şehitleri Anıtı, Çifte Minareli Medrese, Diyarbakır Ulu Camii, Döner Kümbet, Ecyad Kalesi, Efes Celsus Kütüphanesi, Ertuğrul Gazi Türbesi, Gök Medrese, Hacı Bayram Camii ve Türbesi, Hacı Bektaş-i Veli Küliiyesi, Halil-ür Rahman Camii ve Batıklı Göl, Hatuniye Medresesi, İshak Paşa Sarayı, Konya Alaeddin Camii, Malabadi Köprüsü, Mardin Taş Evleri, Meryem Ana Kilisesi, Safranbolu Evleri, Sultanahmet
Camii, Şam Kapısı, Yerebatan Sarnıcı, Zeus Sunağı, Zeyrek Camii, Mehmet Ali Paşa Camii, Nemrut Dağı Kalıntıları, St. Antoine Kilisesi, Sultanahmet Meydanı, Yeşil Türbe, Yivli Minareli Camii, İzmir Saat Kulesi, Meryem Ana Kilisesi, Mostar Köprüsü, Pamukkale, Peribacaları gibi eserler yer almaktadır.
Rahmi M. Koç Müzesi
1994’te açılan ve 1996 yılında Avrupa Konseyi tarafından Avrupa’da Yılın Müzesi seçilen Rahmi M. Koç Müzesi, Türkiye’nin önde gelen sanayicilerinden Rahmi M. Koç tarafından kuruldu. Sultan III. Ahmet zamanında (1703-1730) 12. Yy’dan kalma bir Bizans yapısının temelleri üzerine kurulu eski Osmanlı Lengerhane (Osmanlı döneminde ‘Lenger’ gemilerde kullanılan ‘çıpa ve zincir’ anlamına geliyordu.) binasının restorasyonunda orijinal binaya camlı bir rampa ile geçilen yer altı galerisi ilave edildi ve müze Aralık 1994’de açıldı. Müzenin ilk bölümünün büyük ilgi görmesi ve gelen eserlerle hızla büyümesi nedeniyle 1996’da Haliç kıyısında, Lengerhane binasının tam karşısında, bir harabe olarak duran Hasköy Tersanesi alındı. 14 terk edilmiş bina ve tarihi kızak orijinaline sadık kalınarak restore edildi ve müzenin ikinci kısmı da Temmuz 2001’de açıldı. Müze şu anda 11.250 m²’lik kapalı alana sahiptir.
Pierre Loti
Haliç Bölgesi’nin en önemli seyir terası olan Pierre Loti, manzarası, tarihi dokusu ve mistik yapısıyla gerek yerli gerekse yabancı turistlerin sürekli ilgi odağı olmuştur. Tarihi Pierre Loti Kahvesi’ne ister patika yoldan, ister araçla Bülbüldere yolunu takip ederek, isterseniz de son yılların gözde ulaşım aracı teleferikle ulaşılabilmektedir.
Adını Türk dostu 19. yy.’ın Fransız romantik yazarı Pierre Loti’den alan bu eşsiz seyir terasına giderken yolun büyük bir bölümünde Osmanlı Dönemi’nden kalma, görülmeye değer mezar taşları vardır. Bu mekân aynı zamanda gravürcü ve yazarların da uğrak yeri olmuştur.
Santralistanbul
Haliç’in bittiği Kâğıthane ve Alibeyköy derelerinin ağzında bulunan Santralistanbul Eylül 2007’de faaliyete geçmiş bir kültür, sanat ve eğitim merkezidir. Merkez’in odak noktası İstanbul Bilgi Üniversitesi tarafından Enerji Müzesi’ne ve Ana Galeriye dönüştürülen yaklaşık 120 dönümlük alana konuşlanmış eski Silahtarağa Elektrik Santralı kompleksidir.
Santralistanbul, sanatçı atölyeleri, kamuya açık bir kütüphane, İstanbul Bilgi Üniversitesi’ne ait eğitim binaları gibi tesislere de ev sahipliği yapmaktadır.
Eyüp Sultan’ın Ebedi Zatları
Pierre Loti Kahvesinden ayrılıp patika yolu takip ederken her yanı tarih kokan bu yolun iki yanında da mezar taşlarına dikkat edildiğinde her birinin ayrı sanat eserleri olduğuna şahit olursunuz. Mareşal Fevzi Çakmak’tan Türk Edebiyatı’nın büyük üstadı Necip Fazıl Kısakürek’e kadar birçok ünlünün kabri bu mezarlıklarda bulunmaktadır. Yolun bitiminde “Ebedi Eyüp Sultanlılar” anıtına rastlanmaktadır.
Sadabat
İstanbul’un sanayileşmeye erken başlayan semtlerinden biri olan Kağıthane 1930’lara kadar kent halkının gezinti ve piknik alanlarından biriydi. Lale Devri ile birlikte Batılılaşma adımlarının atıldığı Kâğıthane’nin en büyük özelliği yurt dışında yaşamak üzere gönderilen ilk büyükelçi 28 Mehmet Çelebi’nin Paris’ten getirdiği saray, bahçe, şato planlarından esinlenerek yapılan çevre düzenlemeleridir. Sandal gezintileri, erguvan ağaçları altında salıncak sefaları, saz fasılları bu eğlencelerin ayrılmaz unsurlarıdır. Semt 20.yy başına kadar mesire olarak önemini korumuştu.