Hipodrom, Bizans İmparatorluğu dönemindeki büyük bir eğlence ve yarışma mekânıydı. Ancak Hipodrom’un inşası sırasında, güneybatı bölümü oldukça eğimli bir araziye sahipti. Düz bir yüzeye ihtiyaç duyulan bu alanı düzeltmek ve Hipodrom’u oluşturmak için oldukça ilginç bir altyapı kullanıldı. Bu altyapı, tonozlarla örtülü 25 hücreden oluşuyordu.
Sphendon, Hipodrom’un güney ucunu oluşturan bu yükseltilmiş bölgeye verilen isimdir. Yüzeyin düz olması gereken bir mekân olan Hipodrom için, arazi doğal olarak denize doğru alçalıyordu. Bu nedenle Sphendon, “istinat duvarı” olarak inşa edildi ve böylece arazi yükseltilerek eşitlendi. Bu bölge, Hipodrom’un güney ucunu belirleyen ve yarım daire biçimini alan bir yapıydı. Sphendon, taş ve tuğladan yapılmıştı ve sıralı bir duvarla çevriliydi.
Bugün Sphendon’un içine girmek mümkün olmasa da önceki incelemelerden edindiğimiz bilgilere göre, bu yapıda bir dizi oda ve koridor bulunmaktaydı. Dış duvara paralel giden yarı dairesel bir koridor ve bu koridorun üzerinde bazı kapılar olduğu anlaşılmıştır. İlk bakışta, bu odaların gösteri alanına yukarıdan getirilen vahşi hayvanların tutulduğu kafesler olduğu düşünülmüştür. Bu mantıklı bir açıklama olmasına rağmen, daha sonraki yıllarda bu yapının bir sarnıç olarak kullanıldığı anlaşılmıştır.
Sphendon, tarihi boyunca çeşitli dönemlerde değişikliklere uğradı. Örneğin, 19. yüzyılda Sphendon üzerine Endüstri Meslek Lisesi olarak bilinen bir okul binası inşa edildi. Ayrıca, bu yükseltili alanın üzerinde daha önce inşa edilmiş olan bir hamam ve bir haddehane gibi diğer yapılar da bulunmaktadır.
Sphendon Duvarı, İstanbul’un zengin tarihini anlatan önemli yapılardan biridir ve Hipodrom’un kendi içinde sakladığı mühendislik harikalarından sadece biri olarak görülmelidir.