Balâ Külliyesi

İstanbul’un tarihi ve kültürel zenginliklerinden biri olan Balâ Külliyesi, Mevlanakapı semtindeki önemli bir yapıdır. Bu külliyenin tarihi, Banisi Balâ Süleyman Ağa ile başlar. Balâ Süleyman Ağa, İstanbul’un fethine katılan ve daha sonraki savaşlarda topçu başı olarak görev yapan bir isimdir. Ne yazık ki, yaşamı hakkında pek fazla bilgi bulunmamaktadır. Ancak 1453-1457 yılları arasında Balâ Külliyesi’ni inşa ettirmiştir. Bu külliyede, kâgir duvarlı ahşap çatılı küçük bir mescit, bir dergah ve bir kuyu bulunmaktadır. Süleyman Ağa, vefatından sonra bu mescidin yanına defnedilmiştir.

Sultan Abdülaziz Dönemi:

Zamanla harap olan Balâ Mescidi ve Tekkesi, Sultan Abdülaziz döneminde restore edilmiştir. Sultan II. Mahmud’un saraylılarından Sazkâr Kalfa, Nakşibendî Tarikatı’na bağlı bir cami-tevhidhane olarak yeniden inşa etmiştir. Yenilenen yapı, eski haliyle kıyaslandığında daha büyük ölçülere sahip kubbeli bir cami olarak ortaya çıkmıştır.

1894 Depremi ve Restorasyon:

Ancak tarihinin farklı dönemlerinde Balâ Külliyesi, bazı zorluklarla karşılaşmıştır. Özellikle 1894 depremi, İstanbul’da büyük bir yıkıma neden olmuş ve Balâ Külliyesi de zarar görmüştür. Ancak Sultan II. Mahmud’un kızı Adile Sultan tarafından bir kez daha restore edilmiştir. Bu restorasyon çalışmalarının ardından Sultan II. Abdülhamid tarafından külliyenin alanı genişletilmiş ve yapı daha da zenginleştirilmiştir. Perestu Kadın Efendi, yapının duvarına bir çeşme de ekletmiştir, bu da külliyenin estetik değerine katkıda bulunmuştur.

Türbe ve Mezarlar:

Balâ Külliyesi’nin önemli bir bölümü de türbe alanıdır. Yapı topluluğunun kuzeyinde, kesme ve moloz taşlar kullanılarak düzgün olmayan bir plan tipinde inşa edilen türbe, dikkat çekici bir yapıdır. Cami içerisindeki bir odada bulunan türbe bulunmaktadır. Türbenin dış cephesinde, basık kemerli pencereler ve ahşap saçak arasında Ömer Faik Efendi’nin istifli bir sülüs yazısından oluşan bir kuşak bulunmaktadır. Bu yazılar, yapıya estetik bir değer katmaktadır.

Balâ Süleyman Ağa’nın yanı sıra, türbede eşi, Şeyh Ali Efendi, Mekke Şeyhlerinden Muhammed Sait Can Efendi, Şeyh Ali Efendi’nin eşi Sıdıka Hanım ve Şeyh Mehmet Sadeddin Efendi’ye ait olmak üzere toplam altı mezar bulunmaktadır.