Askere giderken kullandığım Yenikapı iskelesinin bende pek hoş anısı yok. Fakat semtin isminin hikayesi oldukça ilginç. Focus dergisinin özel eki olan İstanbul Efsaneleri adlı kitabında yayınlanan bu olayın Osmanlı padişahlarından 4. Murat zamanında yaşandığı konu edilmiştir. Rivayete göre İstanbul’ un Yenikapı ilçesinin isminin bu olay ile alakalı olduğu iddia edilmiştir.
4. Murat, kılık değiştirerek halkın arasında dolaşmaktan ve koyduğu yasaklara uyulup uyulmadığını denetlemekten çok hoşlanırmış. Bir gün yine kılık değiştirerek Üsküdardan bir kayığa binmiş. Kayıkta bulunan bir yolcuya kim olduğunu, ne iş yaptığını sormuş.
Yolcu, “Bana Üsküdar’lı remmal Ahmet Ağa derler. Remil atar, gaipten haber veririm.” diye cevap vermiş.
4. Murat, meraklanmış ve bir soru daha sormuş.
“Madem böyle bir hünerin var, remil atarak padişahın şu an nerede olduğunu söyleyebilirmisin?” deyince, Ahmet Ağa “Elbette söylerim diyerek remilini atmış ve şöyle demiş;
“Benim hesabıma göre padişah şu anda derya üzere olmalı, bir daha bakayım da yerini tam söyleyeyim.”
Attığı remile gözlerini diken Ahmet Ağa, bir süre şaşkın şaşkın bakınıp, “Tuhaf şey! Padişah bu kayığın içinde görünüyor. Padişah ben olmadığıma göre o sizsiniz!” demiş ve IV. Murat’ ın ayaklarına kapanmış.
4. Murat, “Gerçekten hüner sahibiymişsin” demiş ve korkudan rengi solan adama bir soru daha sormuş; “Ama daha işin bitmedi. Şimdi bir remil daha at bakalım. Karaya çıkınca benim hangi kapıdan geçerek İstanbul’ a gireceğimi söyle. Bunu yaparsan ödülün büyük olur. Ama yapamadın mı gerisini sen düşün artık!”
Ahmet Ağa üçüncü kez remilini atmış, ama bu kez hiçbir şey söylememiş. Remilde gördüklerini bir kağıda yazarak, katladığı kağıdı padişaha uzatmış.
“Hangi kapıdan gireceğiniz bu kağıtta yazılı hünkarım! Ama sizden dileğim, Kapıdan geçip kente girdikten sonra buna bakmanızdır.”
Padişah kağıdı alıp cebine koymuş. Kayık karşı kıyıya varınca karaya çıkmış ve yakındaki surlarda nöbet tutmakta olan muhafızlara, surlarda hemen bir kapı açmalarını buyurmuş. Muhafızlar, ellerinde kazma kürek hemen işe koyulmuşlar ve kısa sürede surların o bölümünde yeni bir kapı açmışlar. Padişah bu yeni açtırdığı kapıdan İstanbul’ a girer girmez cebindeki katlanmış kağıdı çıkarıp okumuş ve hayretler içinde kalmış.
Kağıtta, “Yeni kapınız hayırlı uğurlu olsun padişahım!” diye yazılıymış.
4. Murat’ ın açtırdığı kapıya, bu sebeple “Yenikapı” adı verilmiş.
Bu rivayetin doğru olup olmadığı pek önemli değil. İstanbul’u bu tür rivayetler güzel kılıyor.
Yenikapıya dair ek bir bilgi… Bizans döneminde Marmara kıyısındaki en geniş liman olan Elefterios ya da Teodosios limanıydı. Eski şehrin tek akarsuyu Lykos buradan denize dökülürdü. Bu limanlar önemlerini kaybettikten sonra, Lykos buranın dolmasına katkıda bulundu (sonra kendisi de kuruyup yok oldu). Akarsu alüvyonuyla dolan yerlerde verimli toprak olur. Nitekim bu bölge (Langa-Vlanga) uzun zaman İstanbul’a kaliteli sebze yetiştirdi.