Daha önce bir forum sitesinde ulaştığım faili meçhul bir yazıdan aldığım aşağıdaki kısım Sepetçiler Kasrına dair yeterli açıklamayı yapıyor.
Sarayburnu’nda bulunan bu kasır Topkapı Sarayı’nın Sarayburnu’ndaki iki kıyı köşkünden birisidir. Diğer köşk ise Yalı Köşkü’dür. Sepetçiler Kasrı’nın bulunduğu yerde saraya ait kayıklar bulunuyordu. G.J. Grelot buradaki kayıklar ve küçük kadırgalar için 5–6 tane kayıkhane olduğunu yazmıştır. Sepetçiler Kasrı’nda Yalı Köşkü’nde olduğu gibi Osmanlı sultanları donanmanın sefere çıkışını veya dönüşünü seyrederlerdi.
Sepetçiler Kasrı Bizans İmparatoru II. Theodosius zamanında yapılan surların üzerine inşa edilmiştir. Kasrın yapımına Sultan III. Murat (1574–1595) döneminde Sadrazam Sinan Paşa tarafından 1591’de başlanmış, Ferhat Paşa’nın sadrazamlığının ilk yılında da tamamlanmıştır. Kasrın mimarı Davut Ağa olup, yapımında Dalgıç Ahmet Çavuş ve Nakkaşbaşı Lütfi Ağa’nın da yardımları görülmüştür. Yapımında kullanılan kırmızı mermerler Darıca ve Rusçuk’tan, çinileri İznik’ten getirilmiştir. Yapımında kullanılan demir aksam ve çiviler de Samakoy ve Selanik’ten getirilmiştir.
Kasrın kapı kemeri üzerindeki kitabesinden öğrenildiğine göre; Sultan İbrahim (1640–1658) döneminde 1643’te yeniden yapılmış, Sultan I. Mahmut (1730–1754) döneminde 1739’da yenilenmiştir. Bunun ardından XIX. yüzyıl ortalarında da yeni bir onarım yapılmıştır. Bu onarımlar yapının mimari üslubunu değiştirmemiştir.
Osmanlı döneminde yapılmış köşklerin en görkemlilerinden olan Sepetçiler Kasrı ile ilgili çeşitli söylentiler bulunmaktadır. Bunlardan birisine göre; Edirne Sarayı’nda yükseltilmiş fevkani yapılara sepetçi veya sultani ismi veriliyordu. Bu nedenle de bu kasra Sepetçi denilmiştir. Bir başka söylentiye göre de Sultan İbrahim bu kasrın arkasında bulunan hazırcı ve sepetçi esnafını korumuş, buradaki eski köşkü yeniden yaptırmaya karar verdiği zaman sepetçi esnafının yardımlarını görmüştür. Kasrın yapımından sonra çevresindeki sepetçi esnafı çalışmalarını sürdürmüş ve sepetçilerin burada bulunmasından ötürü de kasra bu isim verilmiştir.
Sepetçiler Kasrı kesme taştan kare planlı, üzeri kubbeli dört köşesi eyvanlı mimari bir düzen göstermektedir. Bu kubbe ahşap olup, çatı içerisine gizlenmiştir. Üzeri kubbeli olan kare mekândan çıkmalarla dışa taşan eyvanlı bölümler yarım kare plan göstermektedir. Mu mekânın önünde üç bölümlü ortası kubbeli, iki yanı tonozlu bir giriş kısmına yer verilmiştir. Bu mekânın altında servis bölümleri bulunmaktadır.
Sepetçiler Kasrı I.Dünya Savaşı sırasında askeri ecza deposu olarak kullanılmış, 1955 yılında sahil yolunun açılışı sırasında istimlâk edilme konumuna gelmişse de tarihi özelliğinden ötürü bundan vazgeçilmiştir. Uzun süre kendi haline terk edilen yapı 1980 yılında Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü tarafından restore edilmiştir. Bunun ardından Başbakanlık Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü kasrı 1990 yılında onarmış ve Basın Merkezi ve kafeterya olarak kullanmıştır. Eminönü Hizmet Vakfı 1998 yılında kasrı restore etmiştir. Günümüzde Basın Yayın Genel Müdürlüğü’nün Uluslararası Basın Merkezi olarak kullanılmaktadır. Bir bölümü de özel bir şirket tarafından restoran ve bar olarak işletilmektedir.
Sultan 3. Mustafa’nın kızları Beyhan ve Hatice Sultan tarafından anneleri Adileşah Kadın’ın ruhu için 1805 tarihinde yaptırılmıştır. Daha önce civarındaki şişe atölyelerinden ötürü “Şişehane Camii” ismiylede anılmıştır.
Arşiv belgelerindeki kayıtlarda bu civarda Adileşah Kadın’ın bir mescit ve sıbyan mektebi yaptırdığı, kızlarının onun ölümünden sonra daha büyük bir eseri anneleri adına inşaa ettirdikleri anlaşılmaktadır.
Cami 1930’lu yıllarda terk edilmiş, 1942’de tamamen yıkılmış. 1977 yılında Vakıflarca aslına uygun olarak tekrar inşaa edilmiş. Adileşah Kadının yaptırdığı ahşap Sıbyan Mektebi günümüze ulaşamamıştır.
Kadıköy Çarşısının içinde bulunan Surp Takavor Kilisesi ahşap çan kulesi ile dikkat çekici bir bina. Kilise hakkında “kenthaber.com” sitesi şaşırtıcı ayrıntıda bilgi vermiş.
Bu kilisenin adı ilk defa Sarkis Hovhannesyan “Başkent İstanbul’un Topoğrafyası” isimli eserinde geçmektedir. Ona göre burada “Surp Asdvadzazin” isminde ayrıca içinde Surp Takavor’a atanmış küçük bir şapelin bulunduğu yıkılmaya yüz tutmuş bir kilise vardı. Bu bina Patrik Abraham zamanında, Harutyan Amira Nordukyan’ın maddi katkıları ile tamir edilmiş ve 4 Temmuz 1814’de ibadete açılmıştır. Ağustos 1855’de çıkan bir yangında yanan bina bu sefer Erzurumlu Murat Garabetyan’ın maddi katkısı ile mimar Mıgırdıç Kalfa’nın hazırladığı proje doğrultusunda yeniden inşa edilir ve Aziz Kral anlamına gelen “Surp Takavor” adı 1858’de ibadete açılır. Bu onarım sırasında avluya Hamazasbyan Muradyan adında bir de okul ilave edilir. 1862’de ölen Murat Garabetyan mabedin avlusuna defnedilir. Bir müddet sonra eşi de vefat edince o da oraya defnedilir. Görkemli mermer lahitleri girişin sağında ve solunda yer almaktadır. 1936’da tekrar bir onarım geçiren binaya bu sefer maddi yardımı Divriği’nin Kesme köyünden Hovhannes ve eşi Mariam Noradukyan yapar. 1978’de Herman Türkmen dış camekanları yeniler ve kilise kapısıyla çan kulesi arasındaki alan kapatılarak cemaatin durabileceği yer genişletilmiş olur.
Binanın mimarisi klasik Ermeni mimarisinden uzaktır. Kapalı haç planındadır.Orta mekanın üzerini yüksek kasnaklı bir kubbe örtmektedir. Haçın diğer kolları ise kiremitle kaplı çatıdır. Dış görünüşü oldukça sadedir, sadece giriş cephesi kesme taş ile kaplanmış olup yarım yuvarlak kemerli ikiz pencerelere sahiptir. Gotik mimari tarzında yapılmış olan çan kulesi yapının kubbe’den sonra dikkati çeken ikinci mimari unsurudur.
İstanbul’da itfaiye teşkilatı kurulmadan evvel bu kilise kendisine bir tulumbacı takımı kurmuştur. Bunların ahşap olan koğuşu Güneşlibahçe sokağına bakmakta idi. sonra bu teşkilat kaldırılınca burası yıkılarak kargir iki katlı bir dükkana dönüştürülmüştür.
Kadıköy İskelesine yakın olan bu cami Sultan 3. Mustafa tarafından 1761 yılında yapılmış. Zamanla harap olan cami 1858 yılında Sultan Abdülmecit tarafında kagir olarak tekrar yapılmıştır ve bu yapı 1975 yılında onarım görmüş.
3. Mustafa’nın yaptırdığı camilerin kendi ismi ile anılmaması sultanı rahatsız ettiği bilinir. Bu cami de “İskele Camii” olarak anılır. Yine 3. Mustafanın yapırdığı “Ayazma” ve “Laleli” camileri de sultanın ismiyle anılmıyor…
Nişantaşı Şehit İsmet Erdoğan Caddesi üzerinde bulunan cami 1892 yılında Sultan 2. Abdülhamit tarafından yaptırılmış.
Nişantaşı semtinin en eski yapılarından biri olan Meşrutiyet Camii zaman içerisinde onarımlar görmüş caddeye bakan kısmına bir saçak ilave edilmiş. 1925 yılında hazırlanan bir haritada bu değişikliği görmek mümkün.