Günümüzde İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından kullanılan (Tarihi Çevreyi Koruma Müdürlüğü) yapı Küçükayasofya’dadır. Bina ile ilgili kitabede şunlar yazar;
“Osmanlı Devleti’nde 1569 yılında 2.Selim zamanında Fransızlara verilen kapitülasyonlarla Fransızlar adli, ticari ve mali imtiyazlar elde ettiği gibi doğu limanlarına ticaret malları götüren bütün gemilere Fransız bayrağı çekme zorunluluğu getirildi.Osmanlı Devleti’nin yabancı devletlere vermiş olduğu bu İmtiyazlar daha sonraki yüzyıllarda da devam etti. Bu imtiyazların yabancılara sağladığı başlıca kolaylıklar; oturanlara adli ve ticari bağışıklıklar tanınmasıydı. . Aynı devletin uyruğu olan yabancılar kendi konsoloslarının uygulayacağı kendi ülkelerinin kanunlarına bağlıydılar. Kapitülasyonlar yabancı hududlarında ticari amaçla ve başka suç işleyen Fransızların mahkumiyetini de kapsıyordu.Bu suçluların mahkumiyetlerini geçirmek için Eminönü Kadırga semtinde 20 Odalı, yemek salonu, mutfağı, hamamı, banyosu ve mahkumların dolaşabilmesi İçin İç avlusu olan bir hapishane yapıldı. 1400 metrekare zemine oturumlu, 800 metrekare normal katı ve 300 metrekare de terastan ibaret olan hapishane, 1850-1900 yılları arasında inşa edilmiştir. Bunun bir benzeri de yabancı uyruklu İnsanların tedavi olmaları İçin inşa edilen, Şişli’de hali hazır hastane olarak kullanılan ve aynı dönemde yapılan Fransız Lape Hastanesi gibi.1914 yılında Osmanlı Devleti, kapitülasyonları kaldırdıktan sonra yabancılara alt bu tür binalara el koymuş ve çeşitli amaçlar dahilinde kullanılmıştır. Fransız hapishanesi Osmanlı Devleti tarafından el konulduktan sonra uzun bir süre Valilik Ahırları olarak kullanılmıştır. Cumhuriyetin ilan edilmesinden sonra yine çeşitli amaçlarla kullanılan bina İleri yıllarda terk edilmiştir.”

Fatih ilçesi Fener Semti Tevkii Cafer Mahallesindedir. Ünlü tarihçi Dimitri Kantemir bu evde yaşamıştır.
Boğdan Voyvodası Konstantin’in küçük oğlu olan Dimitri Kantemir, 26 Ekim 1673’te Boğdan’ın başkenti olan Yaş’ta doğdu. Çocukluğundan itibaren ülkesinin bilginlerinden ders aldı. 1684 yılında Osmanlı Devleti babasını Boğdan beyliğine atayınca, o zamanki geleneğe göre önce ağabeyi Antiyoh, 1687’de de Kantemir Babıali’ye rehin olarak gönderildi Ve burada aralıklarla tam 22 yıl kaldı. Kantemir bu süre içinde zamanının en büyük bilginlerinden ders aldı. Bunların içinde Yunan kültürünün temel direkleri sayılan Argoslu Filozof Manos ile Paduva Üniversitesi’nde yetişmiş olan bilgin Aleksandr Mavrokordato, filozof Antonio Spandoni ve ünlü Kuran yorumcusu Nefyoğlu ile musikici Rami Mehmed Paşa, astronom ve filozof Esad Efendi sayılabilir.
Zamanının en kültürlü bilginlerinden biri olan Dimitri Kantemir’e, 18. yüzyıl Avrupa’sında en büyük ünü sağlayan kuşkusuz yazdığı Osmanlı tarihidir. Kantemir’in, İstanbul’a üçüncü gelişinde (1700-1710) yazmaya başladığı ve Rusya’daki çiftliğinde 1716’nın sonbaharında bitirdiği Osmanlı İmparatorluğu’nun Yükseliş ve Çöküş Tarihi adlı yapıtı, Doğu kültürleri üzerine yapmış olduğu en geniş incelemedir. Ortaçağ Latincesiyle yazdığı bu yapıt için başta Saadettin Hoca’nın Tacü’t-Tevarih’inden, Selaniki, Peçevi, Karaçelibizade, Katip Çelebi, Naima ve başka Doğulu kaynaklardan, dillerini iyi bildiği Batılı tarihçilerden ve kendi gözlemlerinden faydalandı.
Önce İngilizceye, sonra Fransızcaya ve Almancaya çevrilen bu anıtsal eserle nedense gerek çağdaşları, gerekse sonraki Türk yazarları pek ilgilenmedi. Bazı tarihçilere göre bunun nedeni bir ihanet girişimiydi. Onlara göre, Kantemir 1710 yılında Rus Çarı Petro ile ittifak içine girip Osmanlı’ya komplo hazırlamıştı. Bazı kaynaklar ise Osmanlı-Rus savaşının başlaması üzerine Babıali’nin, Boğdan Voyvodası Nikolay Mavrokordato’nun yerine, güvenilir bir dost olduğu kabul edilen Dimitri Kantemir’i getirdiğini öne sürerler. Yani birbirinin tam aksi iki varsayım.(Atlas Dergisi Ağustos 2007 sayısından)
Dimitri Kantemir’in evi, “Fener Balat Semtlerinin Rehabilitasyonu Projesi” kapsamında Haziran 2007’de Müze olarak kullanılmak üzere restore edildi. (Fotoğraf Restorasyon sırasında çekilmiştir)




Saraçhane’dedir. Damat İbrahim Paşa (Lale Devrinin meşhur sadrazamıdır. 1730 yılında çıkan Patrona Halil isyanında öldürülmüştür) tarafından 1720 yılında yaptırılmıştır.

İstanbul Ermeni Patrikhanesi (Erm: Badriarkaran Hayots Bolso), Osmanlı Devleti’nde yaşayan Ermenilerin ruhani ve dünyevi işlerini yönetmek üzere 1473’te Fatih Sultan Mehmet tarafından kurulmuş olan teşekküldür. Halen Ermeni Apostolik Kilisesi’ne (Gregoryen) mensup Türkiye Ermenilerinin dini önderliğini yapmaktadır.
Fatih sultan Mehmet İstanbul’u fethinden sonra Rumlara alternatif bir cemaatin olması ve ileride Rumlar isyan ederse bunun önüne geçilebilmesi için Ermenileri İstanbul’a yerleştirdi hatta İstanbul, suç işleyen Ermeniler’in bile sürgün yeri haline geldi, Sultan Bursalı Hovagim’i patrik ilan ederek Rumlardan aldığı Samatya’da ki Sulu Manastırı Ermenilere patrikhane olarak kullanmaları için verdi. Kilisenin adı Surp Kirkor Lusuroviç olarak değiştirilerek Ermenilerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerde ki bazı Rum kiliseleride yine Ermeniler’in kullanımına verildi. Daha sonra Patrikhane Kumkapı’ya taşındı.
Yangınlarıyla meşhur olan bu semtte patrikhane bir çok kez yandı fakat 1850’lerdeki son yangınlarda artık hiç kullanılamayacak hale geldi ve Sultan 2. Mahmut’un Kuyumcubaşısı ve başdanışmanı olan Kazaz Artin Amira Bezciyan tarafından patriklik kilisesi ve patriklik binası yeniden inşa edildi. Bina 2005 yılında tekrar yenilenerek günümüzdeki halini almıştır.


Sultanahmet Meydanı`nda, Sultan 1. Ahmed Türbesi`nin karşısında yer alan tarihi çeşme. Alman İmparatoru 2. Wilhelm’’in sultana (2.Abdülhamit) ve İstanbul’a hediyesidir. Almanya’da yapılıp 1901’de İstanbul’daki yerine monte edilmiştir. Çeşmenin planlarını Kaiser’in özel danışmanı Mimar Spitta çizmiş, yapımını Mimar Schoele üstlenmiştir. Neo-Bizanten üslübunda bir çeşmedir; içerden altın mozaikle süslüdür.(Wikipedia’dan alınmıştır.)

Eski İstanbul’u #Hayallemek

Eski ve yeni fotoğrafları yan yana getirerek zamanın kente etkisini çarpıcı şekilde görmek mümkün oluyor. Eski ve yeni kolajlarını #hayallemek etiketiyle Twitter'dan paylaşıyorduk. Bugün mail yoluyla bize ulaşan Ali Cihan Akyüz…

Öncesi sonrası ile Tophane

İsmini Kanuni Sultan Süleyman'ın oğlu Cihangir'den alan semte bakıyorsunuz. Fotoğrafçının makinesini koyduğu yer ise Tophane Kışlası'nın talim alanı. Fotoğraf 1889 öncesine ait. 1889 öncesi yazmamın sebebi fotoğrafta…

Dünya Sağlık Sokak 1969 ve günümüz

#Taksim Dünya Sağlık Sokak'ın 46 yıl öncesini #hayallemek ... The Marmara Otel'in Gümüşsuyu'na bakan sokağın 1969'daki ve günümüzdeki hali.  

Macar Kardeşler Caddesi’nde #hayallemek

#Fatih Macar Kardeşler Caddesi'nin günümüz fotoğrafı ile 1960 yılındaki fotoğrafının kolajlı hâli. 1960'lı yıllarda yol genişletmek için caddenin sol tarafı yıkılmış. Kolajda kullanılan eski fotoğraf 1960'ta yapılan…

The Marmara yokken…

Taksim Meydanı'nda The Marmara Oteli yokken yerinde ne vardı? Bu sorunun cevabını veren bir kolaja bakıyorsunuz. 1973 yılında inşa edilen otelin olduğu yere ait 1969 tarihli bir fotoğraf... #hayallemek #Taksim #Beyoğlu #istanbul…

Taksim Meydanı’nda Turist Ömer’i #hayallemek

Turist Ömer Uzay Yolunda filminin çekildiği günleri #hayallemek . 1973 yapımı filmin tanıtımı için şehrin sembol mekanlarında fotoğraflar çekilmiş. O fotoğraflardan biri günümüz fotoğrafı ile bir arada... 1970'te yanan AKM…

Yavuz Er Sinan Camii’nin eski günlerini #hayallemek

Yavuz Er Sinan Camii önünde eski günleri #hayallemek .. Unkapanı Eski Sebze Hali'nin olduğu yer. Günümüzde #Unkapanı Köprüsü'nden #Eminönü 'ne döndüğünüz nokta. Merak edenler için camiye ismini veren "Yavuz Er" hikayesi burada…