İnternet ortamında resimleri bulunmayan bu türbe ile ilgili Hafif.org sitesin “buddhala” şöyle yazmış.
“16. yüzyılın en değerli ve önemli sarhoşlarından, ismi nerede ise içki ile özdeşleşmiş Bekri Mustafa, yıllar boyu yaşadığı Eminönü’nde, bir şeyhle birlikte aynı türbede, yan yana ebedi istirahatinde. Kendisi ile ilgili anlatılan fıkralardan birisi bu duruma çok uygun: Bekri Mustafa, yoksul bir mahallede bir caminin önünden geçmektedir. O sırada musallada bir tabut vardır, fakat namazı kıldıracak imam ortalarda yoktur. Cemaatin beklemekten canı sıkılır ve başında kavuğu sırtında cübbesiyle ordan geçen Bekri Mustafa’yı hoca zannederek namazı kıldırmasını söylerler. “Yok ben hoca değilim” dese de dinlemezler ve zorla öne geçirirler. Devamını Oku
Eminönü’nde, bir zamanlar tarihi yarımadayı kuşatan surlardan geriye sadece Zindankapı ve Zindan Han’ın arkasındaki kule kalmıştır. Kule, Baba Cafer Kulesi adıyla bilinir. Baba Cafer (Peygamber soyundandır), Harun-el Reşid’in Bizans imparatoruna gönderdiği elçiydi. Diplomasi saygısı olmayan imparator onu bu kulede hapsetmiş ve Baba Cafer burada vefat etmiştir. Fetihten çok sonra mezarı kulenin ikinci katında bulunmuştur. Mezarın verdiği kutsal havaya rağmen Osmanlılar da kuleyi uzun zaman hapishane olarak kullandılar. Burası bir zaman kadınlar hapishanesi, daha uzun zaman da borçlular hapishanesi olarak kullanıldı. Borçlular pencerelerden bağırıp yalvarır, arada bir hayırsever biri de borçlarını ödeyip içlerinden birini kurtarırmış. Bu bölge hâlâ Zindankapı adıyla anılır.
Harita üzerind görmek için tıklayınız.
Blaherna Sarayı’ndan kalan tek bölüm olan Tekfur Sarayı…(Konstantinos Porfirogennetos Sarayı). Dethier burayı ayrıca “Hebdomon” ve “Taç Sarayı” adlarıyla anıyor. Bu saray parçası bir zaman Osmanlı sarayının fil ve zürafa gibi hayvanlarının kapatıldığı yer olmuş. 18. yüzyılda ise, İznik’te artık ölen çiniciliği canlandırmak isteyen yenilikçi Sadrazam İbrahim Paşa burada bir çini imalathanesi kurdurmuş.
Byzantium1200 sitesinde 1200 yılında Tekfur Sarayı’nın durumunu canlandırmışlar.
Daha önce “Ayvansaray” yazısında Blaherna (Blakernai) ile ilgili birşeyler yazmıştım.
Harita üzerinde görmek için tıklayınız.
Semt ismini Blaherna (Blekernai) Sarayı’ndan alıyor. “Eyvanlı Saray”ın geçmişten günümüze değişmiş halidir.
Blaherna Sarayı istanbul surlarının dışında yer alıyordu. Saray, 7. yüzyılda İmparator Heraklios devrinde surların genişletilmesi sırasında surların içinde yer aldı. Latin işgali sırasında yağmalandı. Günümüzde bahsi geçen saraydan geriye birkaç taşparçası kalmıştır. (Bölgedeki birçok evin temel ve duvar taşları bu saraydan kalanlarla yapılmıştır)
Ayşe Sultan’ın kargir köşkü, rezidans havasında, geçen yüzyıl mimarisinden ve dikkatli/zevkli restorasyonundan bir örnek olarak asaletle tebessüm ediyor. Sultan 2. Abdülhamid’in başkadını Müşfika Baş İkbal ve kızı Ayşe Osmanoğlu, Serencebey’de, Gazi Osman Paşa’nın yıkılmış ve yerine apartman yapılmış eski köşkü karşısındaki, üç katlı, kargir köşkte son yıllarını geçirdiler. Sultan 2. Abdülhamid, tahttan indirilip, Selanik’e gönderildikten sonra, Balkan Harbi çıkınca, 1912’de İstanbul’a getirilip Beylerbeyi Sarayı’na yerleştirilince Müşfika Sultan yanından ayrılmamış, hastalanan Abdülhamid onun kollarında ölmüştü. Bundan sonra Müşfika Sultan’la kızı Ayşe Sultan Serencebey’deki bu köşke yerleşmişlerdi.
Haritada yerini görmek için tıklayın.