İstanbul Üniversitesi tarafından kazı çalışması devam eden Yoros Kalesi “UNESCO Miras Geçici Listesi”ne girdi. Anadolu Yakası’nda Boğaz’ın Karadeniz’e çıkan kısmında yer alan anıtsal yapının bulunduğu bölgenin tarihçesi 5. yüzyıla kadar iniyor. Bu bölge Hieron yani kutsal alan olarak isimlendiriliyor. Bu ismi almasındaki en önemli sebep Antik Çağ’da burada önceleri Oniki tanrıya adanmış, daha sonraları Zeus Ourious adına bir tapınak olması…

Şimdi gelelim habere… Yoros Kalesi 15 Nisan 2013 tarihinden itibaren “UNESCO Miras Geçici Listesi”ne girdi. Konu ile ilgili İstanbul Üniversitesi tarafından bir açıklama yapıldı. Açıklamada şu cümleler yer aldı.

yoros-kalesi-38

İstanbul Üniversitesi adına TC Kültür ve Turizm Bakanlığı izni ve TC Bakanlar Kurulu Kararı ile Prof. Dr. Asnu Bilban Yalçın tarafından kazı çalışmaları yürütülen Yoros Kalesi, 15 Nisan 2013 itibariyle UNESCO Miras Geçici Listesi’ne girdi.

mac_6570-1280x848

Üniversitemizin İstanbul’daki tek kazısı ve UNESCO listesinde yer alan bir kültür mirasındaki tek çalışması olarak büyük önem taşıyan Yoros Kalesi,  İstanbul Boğazı’nı Karadeniz’e açıldığı yerde, Anadolu yakasında yer almaktadır.

img_1685

İstanbul, Beykoz, Anadolu Kavağı Yoros Kalesi Arkeolojik Kazıları Başkanı Prof. Dr. Asnu Bilban Yalçın, konuyla ilgili olarak yaptığı açıklamada bu gurur verici haberden duyduğu mutluluğu dile getirdi. Prof. Yalçın, UNESCO’nun, kalenin tarihi önemi, stratejik ve ticari yollar üzerindeki kilit konumu, İstanbul’un savunmasında oynağı rol ve anıtsal mimari yapısıyla listeye girmeyi hak ettiğini, listeye girmesiyle uluslararası alanda da bilinirliğinin artacağını ifade etti.

img_1633

Yoros Kalesi ve İstanbul Üniversitesi Kazıları

İstanbul’un tek Orta Çağ Bizans savunma yapısı olan Yoros Kalesi’nin bulunduğu tepe, Antik Çağlar’dan itibaren kutsal bir alan olarak kesintisiz kullanım görmüştür. Kalenin bulunduğu yer ile ilgili Hieron (kutsal alan) tanımlaması, Antik Çağ’da burada önceleri Oniki tanrıya adanmış, daha sonraları Zeus Ourious adına bir tapınak olmasından kaynaklanır. İlk defa tarihçi Herodotus tarafından, M.Ö. V. yüzyılda bahsi verilen bu tapınak, kaynaklarda en fazla bilgi içeren ve yeri kesin olarak saptanabilen İstanbul’un tek Antik Çağ tapınağıdır.

dsc06920

Prof. Dr. Asnu Bilban Yalçın başkanlığında yürütülen kazılarda Roma dönemine ait mermer arşitravlı kapı söveleri ve 2012 yılı çalışmalarında bulunan Dorik düzende bir sütun başlığı İstanbul’un bu tek tapınağı hakkında ilk izleri ortaya çıkarmıştır.

Kaynaklar burada yanı zamanda bir gümrük istasyonu ve 300 gemi kapasiteli bir limandan da bahsetmektedir.

dsc_3650

Erken Bizans döneminde imparator İustinianos bir kontu görevlendirerek geçen gemilerden vergi almaktaymış. Muhtemelen XII. yüzyılın ikinci yarısında Boğaz geçişlerini ve kuzeyden gelebilecek saldırıları kontrol etmek amacı ile bugün görülen kale inşa edilmiştir. XIV. yüzyılda kısa bir süre Genovalıların eline geçen kale, aynı yüzyılın sonunda Osmanlı hâkimiyetine geçmiştir. Bu tarihten itibaren bir garnizon olarak kullanılmıştır. Kale Boğazda cereyan eden deniz savaşlarında aktif bir rol oynamış olup iki deniz savaşına tanıklık ettiği bilinmektedir.

dsc_3626

2005 yılından beri yürütülen ve Boğaziçi’nin antik topografyasını ortaya çıkarma amaçlı yüzey araştırmaları sonucu Yoros Kalesi ve antik Hieron alanında koruma amaçlı arkeolojik kazı çalışmalarının başlatılması gerekliliği ortaya çıkmıştır. Bu amaçla 2010 yılında TC Bakanlar Kurulu Kararı ve Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın izni ile kazı çalışmaları başlatılmıştır. Yapılan çalışmalarda Osmanlı dönemine ait mimari yapı kalıntıları ile karşılaşılmıştır.

2012 yılı kazı sezonunun en dikkat çekici bulguları arasında iç kalenin güney-batı köşesinde yer bir Bizans yolunun tespiti gelmektedir. Son derece düzenli ve sağlam olarak günümüze kadar varlığını korumuş olan bu yol, yoğun toprak örtüsünün kaldırılmasıyla gün yüzüne çıkartılmıştır. Kuzeyde ise Osmanlı dönemine tarihlenen, taş döşemeli bir avluya sahip olan, bir yapı kalıntısı bulunmuştur. Bunun kale dizdarının konutuna ait olduğu düşünülmektedir.

Antik ve Bizans dönemlerine ulaşılan tarihi verilere, Osmanlı döneminden kalma pek çok malzeme de eklenmiştir. Bu buluntuların başında sikkeler, günlük kullanıma ait seramik kaplar, askeri top gülleleri ve yine askerlerin kullandıkları pişmiş toprak lüleler gelmektedir. Yine çalışmalarda ortaya çıkan Osmanlı dönemine ait bir kadına ait cam boncuklu bileklik, kale içinde bir aile yaşantısı olduğunun kanıtı da olmuştur.

2010 yılında kazı alanını ziyaret eden İÜ Rektörü Prof. Dr. Yunus Söylet, Prof. Dr. Yalçın ile birlikte kazı alanını gezerek yapılan çalışmalar hakkında ayrıntılı bilgi almıştır.

2012 kazı sezonunda İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, İl Kültür ve Turizm Müdürü Prof. Dr. Ahmet Emre Bilgili eşliğinde kazı çalışmalarını ziyaret etmiş ve çalışmalar hakkında bilgi almıştır. Çalışmalara, İstanbul Valiliği’nin desteğini de veren Vali bu kazıların ve Kalenin önemini kalabalık bir basın grubuna aktarmıştır.

Önümüzdeki yıllarda da daha geniş bir çerçevede devam edilmesi istenen çalışmalarda ortaya çıkacak olan taşınabilir ve taşınmaz kültür varlıkları, İstanbul’un, Boğaziçi’nin tarihine ışık tutmaya devam edecektir.

Boğaz’ın En Göze Çarpan Savunma Yapısı

UNESCO, Yoros Kalesi’yle ilgili olarak sitesinde şu bilgilere yer vermiştir.

http://whc.unesco.org/en/tentativelists/5825/

Cenevizlilerin Ege denizi ve Karadeniz kıyılarında 11. yüzyıldan 19. Yüzyıla kadar yaklaşık sekiz yüz yıllık eserleri bulunmaktadır. Cenevizlilerin Anadolu’daki ana noktası ise İstanbul’daki Galata’dır (Pera).

“Ege denizinden Karadeniz’e Cenova Ticaret Yolundaki Kaleler ve Ticaret Noktaları” çalışması günümüzde dahi Cenevizlilerin etkilerinin hissedildiği bölgelerde bulunan kimi önemli ticaret noktalarından oluşmaktadır. Bu kapsamda dört kale (Yoros, Foça, Çandarlı, Amasra, Akçakoca, Sinop) ve bir kuleyi kapsamaktadır (Galata).

Yoros Kalesi

Tarih boyunca İstanbul Boğazı, Karadeniz ve Ege denizi arasındaki temel geçiş noktası olduğundan dolayı ticari ve stratejik anlamda çok önemli bir bölge olmuştur. Tam da bu nedenle boğaz kıyılarında birçok kale ve savunma noktası inşa edilmiştir. Bunlar arasında en göze çarpanı Yoros Kalesi’dir.  Bu kale Boğaz’ın, Asya tarafında, Karadeniz girişine yakın, Anadolu Kavağı’ndaki bir tepe üzerinde bulunmaktadır.

Bu mekândan ilk kez burayı Cholchis yolu üzerinde bulunan Jason ve Argonauts tapınağı olarak adlandıran antik tarihçi Herodot bahsetmektedir.  Dahası birçok tarihi Yunan ve Roma kaynaklarında buradan “Hieron”, yani kutsal mekân olarak bahsedilmektedir. 12 Tanrı ya da Zeus Ourios (İyi Rüzgârlar) sunağını da içeren büyük bir tapınak Antik dönemde buraya giriş ya da çıkış yapan denizciler için bir tapınma noktası olarak hizmet vermiştir. Hieron, Karadeniz’e açılan bir kapı konumundaydı. Dahası bu kale tüm Karadeniz seyir çizelgelerinin ölçüt aldığı bir nokta ve korsanlara, fırtınalara, boğaz rüzgârlarına karşı hayati bir korunak olarak hayati öneme sahipti.

Erken Bizans döneminde, İmparator Jüstinyen (527 – 565) kaleye bir özel bir ücret ve bir vergi memuru atamıştır. Ayrıca Orta Bizans Döneminde daha büyük bir duvarla sağlamlaştırılmış ve kuzey bölgesini kontrol etmek için kullanılmıştır.

Bizanslılar, Cenevizliler ve Osmanlılar bu stratejik öneme sahip kaleyi almak için dolayı sürekli savaşmışlarıdır. 1352’deki deniz muharebesinin ardından boğazdaki ticari gemi geçişlerini kontrol etmek ve başkente saldırılmasını engellemek amacıyla kaleye Ceneviz askeri ve ticari birlikleri getirilmiştir. Yaklaşık yarım yüzyıllık Ceneviz idaresi bu kaleye Ceneviz Kalesi adının verilmesine neden olmuştur. Yoros kalesi Venedik ve Cenevizlilerin kolonileşme döneminde hayati öneme sahipti ve altın çağında bugünkünden iki kat daha büyük alana sahip olduğundan Boğaz kıyısındaki en geniş kaleydi.

14. yüzyılın sonlarından itibaren kale, Osmanlılar tarafından ele geçirilmiş ve Fatih Sultan Mehmet’in 1453’teki İstanbul fethinde önemli bir karargâh olan Anadolu Hisarı’nın yapımında üs olarak kullanılmıştır. Bu tarihten sonra İstanbul’un savunulmasında hayati öneme sahip bir nokta haline gelen kalenin Cenevizliler tarafından kullanılması yasaklanmıştır.  15. ve 17. yüzyıllarda kale birçok kez restore edilmiştir. Sultan II. Beyazıt (1481 – 1512) döneminde kaleye bir cami, hamam ile askerler ve aileleri için farklı mekânlar dâhil edilmiştir.  Birçok Batılı ve Türk gezgin ve coğrafyacı Yoros Kalesi’nden bahsetmiş ve stratejik önemini vurgulamıştır.

Tüm malvarlıkları 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu kapsamında korunmaktadır.

Yoros kalesi, taşınamaz kültür varlığı olarak Taşınmaz Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu kararıyla 1974 ve 1977 yıllarında envantere eklenmiştir.