İstanbul’a en yakın ada olduğu için Rumca “Protis” diye de adlandırılan Kınalıada, IV. Romanos Diogenes’in 1071’de Selçuklu hükümdarı Alpaslan’a yenildikten sonra Bizanslılar tarafından gözleri oyularak sürüldüğü ada olarak tanınır. Bizans döneminde adada üç manastır vardı. İkisi İstanbul’un alınmasından önce yıkılan manastırlardan Diogenes’in yaptırıp içine hapsedildiği Hristos manastırı halen ayaktadır. Ağaç örtüsü olmadığı ve iklimi diğer adalara göre daha sert olduğu için nüfusu diğer adalara oranla daha az olan Kınalı’ya Vartan Manastırı nedeniyle önce Ermeniler yerleşmiş, Rum nüfusta yıllar boyunca bir artış olmamıştır. Kınalıada’nın nüfusu 80’li yıllarda hızla artmış, adadaki müthiş yapılaşma çevreyi bir beton yığını haline getirmiştir.
Kınalıada Camii
Kınalıada’nın ilk camiidir ve 1964’te mimar Turhan Uyaroğlu ve Başar Acarlı tarafından yapılmıştır. Fütüristik bir üslubu, iki piramitten oluşan kubbesi, camla kaplı cepheleri ve sipsivri bir üçgen şeklindeki minaresi ile ilginç bir yapıdır.
Hristos Manastırı
Yukarıda nefis panoramik manzarasından bir kısmı görülen Bizans döneminden kalma bu yapı 820’de Aya İrini Kilisesi’nde öldürülen İmparator V. Leon’un oğulları tarafından getirilip gömüldüğü manastırdır. Daha sonra IV. Romanos Diogenes buraya sürülmüş fakat çok yaşamamıştır. İstanbul’un fethinden sonra Fener Patrikhanesi’ne bağlanan manastır, 20. yy başında kız yetimhanesi olarak kullanılmıştır.