Suna ve İnan Kıraç Vakfı Pera Müzesi’nde 21 Ocak – 1 Nisan 2012 tarihleri arasında “Konstantiniyye’den İstanbul’a – 19. Yüzyıl Ortalarından 20. Yüzyıla Boğaziçi’nin Anadolu Yakası Fotoğrafları“ sergisi düzenlendi. Bu serginin açılışında bulunan basın mensuplarına bir bülten dağıtıldı. Bu bülten içerisinde eski İstanbul fotoğrafları ve şimdi paylaştığım semtler hakkında metinler yer alıyordu bu metinlerin İstanbul’a dair bir “blog”ta kullanılması doğru olur düşüncesi ile paylaşıyorum…

Kanlıca Sahili, 1930 – 1940

Kanlıca Sahili, 1930 – 1940

Kanuni Sultan Süleyman, diğer bir rivayete göre de Sultan II. Bayezıd döneminde kurulduğu ileri sürülen Sultaniye Bahçesi, 1583-1584 tarihli mevacib (ödenek) defterlerinde adı geçen, Boğaziçi’nin en önemli hasbahçelerinden biridir. Bu alanda, deniz üzerinde, Antoine Galland’ın 29 Temmuz 1673 tarihli mektubunda övgüyle bahsettiği bir de kasır bulunur.

Beykoz ile Paşabahçe yerleşmeleri arasındaki bu geniş düzlükten sonra küçük bir yerleşme olan İncirköyü veya İncirliköy gelir. Tarihçi Hovhannesyan, İncirliköy iskanının III. Mustafa’nın nedimlerinden Tahir Ağa tarafından kurulduğunu ileri sürse de, bu köy daha önceleri “Sykia” adında bir yerleşmedir ve burada Kanuni Sultan Süleyman döneminde yapılmış bir de mescit bulunur.

Paşabahçe iskanı, adını Hezârpâre Ahmed Paşa’nın sahilhane ve bahçesinden alır. Ahmed Paşa’nın ölümünden sonra devlete geçen bu bahçe ve sarayın bulunduğu alanda, III. Mustafa tarafından 1763-1764 tarihinde yaptırılan Paşabahçe Camii ile hamam, çeşme, mektep ve çarşı, bir anlamda Paşabahçe iskanının başlangıcıdır. 1863-1864 tarihinde üretime başlayan yağ ve ispermeçet mumu fabrikası ile 1884 tarihinde Haham Sabetay Levi’nin kurduğu “Fabbrica Vetramini di Constantinople” isimli cam (şişe) fabrikası kısa süre içinde Paşabahçe’yi bir sanayi yerleşmesi haline getirecektir. 1870’li yılların sonuna doğru faaliyete geçen Şirket-i Hayriyye’nin Paşabahçe Vapur İskelesi ise İncirköy iskanının küçülerek Paşabahçe ile birleşmesine yol açar.

Eski dönemlerde “Katelgeion Koyu” olarak anılan Çubuklu Koyu, Boğaziçi’nin balığı en bol olan yerlerinden biridir. III. Murad döneminde burada Çubuklu Bahçesi adıyla anılan bir hasbahçe kurulur. 1908’de, II. Meşrutiyet’in ilanına kadar Kanlıca’ya bağlı “Rıfat Paşa Mahallesi” adıyla anılan bu küçük yerleşme, III. Ahmed döneminde Sadrazam Nevşehirli İbrahim Paşa’nın yaptırdığı düzenlemeler ve yapılar nedeniyle bir dönem Feyzâbâd adıyla da anılmıştır. Çubuklu geçmiş dönemlerde “Göztepe Suyu” olarak anılan meşhur suyu kadar, çeşmibülbül adıyla ünlenen billurlarıyla da hatırlanmaktadır.

Kanlıca adı nereden gelir bilinmez. İskender Paşa’nın Mimar Sinan’a 1570-1571 tarihinde yaptırdığı İskender Paşa Camii muhtemelen Kanlıca yerleşmesinin başlangıcı olmalıdır.