Ada, 4. yüzyıldan itibaren tarih sahnesine çıkıyor. Manastır ve kilise harabesi, sahilde yığma taşlardan limancığı ve birkaç yabani incir, zeytin ağacı etrafında bol ada tavşanları, kuzey kıyısında biraz acımsı su kuyusu ile yamaçta küp su sarnıçları vardır. Bizans döneminde keşişlerin icazet, çok defa da sürgün yeridir. Keşişler, sürgünler balık tutmakta, herhalde tavşan da avlamaktadırlar. Yassıada’ya bakan kayalıklardan istakoz ve (kıskaçsız istakoz olan) böcek yakalamaları da mümkündür. Bazen de sarayın veya patrikhanenin zahire kayıkları yanaşıp erzak getiriyorlardı.

Kışın ıslık çalan rüzgarların; yazın kavurucu sıcağın altında ve kuvvetli bir akıntının ortasında martılarla yaşarken 14. yüzyılda Rus ismini alan İskitler, Karadeniz’den gelerek Boğaz’ın ve adaların kilise ve manastırlarını yağma edip katledip adayı ateşe veriyorlar. Adanın örtüsünde görülen kül şeklindeki toprak acaba o günlerden mi kalmadır?

Fotoğraf http://istanbulucuyorum.blogspot.com.tr/2013/09/sivri-ada-istanbul-sivriada-veya.html adresinden alındı.

Fotoğraf http://istanbulucuyorum.blogspot.com.tr/2013/09/sivri-ada-istanbul-sivriada-veya.html adresinden alındı.

Sivriada İsmi

Yassıada’nın batısında, Kınalıada’nın güneyinde, 400 metre genişliği, 90 metre yüksekliği olan deniz ortasında yükselen bir piramite benzer. Bu nedenle ‘’Sivriada’’ olarak adlandırılmıştır.

Eskiden, şekline göre Yassıada’ya ‘’Plati’’ denildiği gibi Sivriada’ya da ‘’Plati’’ denilmiştir. Bizans döneminde yapılan taş çıkarmaları Fetih’ten sonra da yakın zamana kadar devam etmiştir. Her iki dönemde de başıboş köpekler zaman zaman buraya atılmıştır.

İçerik kaynağı için tıklayın.