Kadıköy, Marmara Bölgesi’nde, İstanbul’un Anadolu yakasında, Boğaz’ın Maramara’ya açılmaya başladığı kıyılarda yer alan bir ilçedir. Boğaz’ın Marmara ağızının doğusundadır. Doğusunda Maltepe ilçesi, İstanbul Boğazı ve Marmara Denizi, kuzeyinde Üsküdar ilçesi, güneyinde Marmara Denizi ile çevrilidir. Yüzölçümü 34 km2’ dir.
Kadıköy’deki yerleşmenin başlangıcını oluşturan tarihsel çekirdek, Haydarpaşa koyu çevresi ile Moda Burnu’nun oluşturduğu alan içinde yer almaktadır. Bostancıya kadar uzanan semt ve mahalleleriyle 19.yy.’da iskan sahası haline gelmiştir.Geçmişi ise, İstanbul’dan çok daha eskilere dayanmaktadır.
İstanbul ve çevresinin günümüzdeki doğal görünümü ve kıyı çizgisi M.Ö. 5500 yıllarında tamamlanmıştır. Bu dönemde İstanbul çevresindeki vadi ağızlarında koylar meydana geldiği gibi Kurbağalıdere’nin ağzından da Kalamış Koyu oluşmuştur. M.Ö. 3000 yıllarında ise deniz yüzeyi bugünkünden 3 ila 5 m daha yükseğe ulaşır.
M.Ö. 1000 yılları civarında Fenikeliler tarafından Fikirtepe’de çeşitli kaynaklarda Harhadon adıyla anılan bir ticaret kolonisi oluşturulduğu bilinmektedir.
M.Ö. 658’de Sarayburnu’na yerleşerek Bizans şehrinin nüvesini atan Bizans, yörenin güzelliğine hayran kalır ve bu güzel yer dururken karşı tarafta (Kadıköy’de) yerleşen insanları körlükle vasıflandırarak, Kadıköy’ü “Körler Diyarı” olarak adlandırır. Bu sebeple çeşitli kaynaklarda bu adla da anılmıştır.
Darius tarafından alınan kent M.Ö. VI.yüzyılı Pers egemenliğinde geçirir. Sonraları Peleponnes savaşlarını ve İskender’in seferin yaşayan Kalkedon M.Ö. 74 de Roma toprağı olur. Bizantion’un Konstantinapolis adıyla ünü artarken Kalkedon da yavaş yavaş bir çöküş sürecine girer. İmparator Valens şehir surlarını yıktırarak taşlarıyla Saraçhane’deki Bozdoğan Kemeri’ni yaptırır.
M.S. 258’de Gotlar’ın, arkasından İskitlerin yıkımına uğrar. Konstantinopolis’in Bizans başkenti olmasından sonra Kalkedon gittikçe önemini yitirerek küçük bir köy durumuna düşer.
IV. Haçlılar tarafından el konulan kent 1203 yılında Konstantinopolis’e karşı üs olarak kullanıldı. 1350 yıllarında Türklerin eline geçen Kadıköy’e ‘Kalece Dünya’, Halı Dünyası adı verildi.
II.Mehmet tarafından İstanbul kadısı Hızır Bey’e tımar olarak verildi ve Kadı-Köyü adını aldı.
Osmanlı döneminde Kadıköy çevresi Roma ve Bizans döneminde olduğu gibi, üst düzey yöneticilerinin rağbet ettiği gözde bir sayfiye ve mesire yeridir. Bunun yanında önemli bir tarımsal üretim alanı olmaya devam eder. Haydarpaşa, Kuşdili Deresi (Kurbağalıdere), Çamlıca yamaçlarına doğru Acıbadem ve Koşuyolu ile Fenerbahçe, önde gelen çayır ve mesire alanlarıdır ve Bostancı’ya kadar uzanan geniş saha içinde yer yer sultan ve üst düzey yöneticilere ait köşk, sahilsaray ve bahçeler ile daha iç kısımlarda köyler yer almaktadır. Kanuni’nin Fenerbahçe’deki sahilsarayı ve bahçesi de yörenin yöneticiler arasındaki cazibesini gösteren bir örnektir ki, II. Bayezid döneminde (1481-1512) yaptırılan bu saray Tezkiretü’l- Bünyan’a göre Mimar Sinan tarafından esaslı bir onarım görür. �
16. yüzyılın sonlarında III. Murat (1574-1595) tarafından yöre nüfusunun arttırılması yönünde girişimlerde bulunulur.
18. yüzyıl, özellikle Lale Devri boyunca Kadıköy çevresinin mesire yeri olarak öneminin attığı bir dönem olur. 1776 tarihli Kauffer Haritası’na göre Kadıköy bugünkü iskele ve çarşı çevresinde az çok belirginleşmiş birkaç yapı adasından ibarettir. �
19. yüzyılın başlarında Kadıköy İskelesi ve çarşı çevresindeki mahalle büyüklüğünü korumaktadır. Kadıköy ve çevresi 19. yüzyılın ikinci yarısında kararlı bir gelişme göstermeye başlar. Selimiye Kışlası ve Hardarpaşa Askeri Hastanesi gibi önemli yapıların inşasıyla asıl gelişmeler başlar. Bu gelişmeleri takip eden diğer iki önemli olgu da şunlardır: Şehir içi vapur işletmeciliği ve Haydarpaşa-İzmit demiryolunun açılması.
Birinci Dünya savaşı sıralarında Moda’nın tamamen dolması ile devam eden gelişme , Kalamış, Fener, Kızıltoprak, Erenköy mahalleleri oluşmuş, Suadiye ve Bostancı’da yazlık köşkler yapılmaya başlanmasıyla sürmüştür.