Ferhat Aslan’ın “Tılsımlı Şehir İstanbul” kitabında yer alan İstanbul’un kuruluş efsaneleri güzel bir şekilde derlenmiş;

rumelifeneri İnsanoğlunun henüz yaratılmadığı günlerde yeryüzünde cinler yaşarmış. Bunlar, tıpkı bugünkü insanlar gibi toplumsal bir yaşayış tarzına sahiplermiş. Kendi aralarında eğlenceler tertip eder, düğünler yaparlarmış. Bu cinlerden birinin oğlu diğerinin kızına âşık olmuş. Kızın babası, kızını vermeden önce; “Kendilerine dünyanın en güzel yerinde güzel bir saray yaptırılması” şartını koşmuş. Oğlanın babası buna rıza göstermiş ve başlamış bütün dünyayı dolaşmaya. Baba bütün dünyayı dolaştıktan sonra dünyanın en güzel yerinin İstanbul’un bulunduğu bölge olduğuna karar vermiş. Böylece İstanbul’a çok güzel bir saray yaptırmış. Bu güzel sarayın inşası bittikten sonra kızın babasına haber göndermiş. Kızın babası hem saraya hem de sarayın yapılmış olduğu İstanbul’a hayran kalmış ve söz verdiği gibi kızını sevdiği gençle evlendirmiş. Onun için derler ki, İstanbul dünyanın en güzel yerlerinden biri olan Boğaziçi’nde kurulmuştur (Sakaoğlu, 2003: 219–220).

 

SÜLEYMAN PEYGAMBER EFSANESİ

Yunan tarihçisi Yanevan ve diğer tarihçiler İstanbul’un yapılışı ile ilgili şunları şöylemişlerdir: İshak’ın görüşüne göre Peygamber Efendimiz’in doğumundan 1600 sene önce Davud

Peygamber’in oğlu Süleyman Peygamber, insanlara, cinlere, vahşi hayvanlara, kuşlara kısacası tüm dünyaya hükmediyormuş. Ama batı tarafında Okyanus içinde Ferenduz adında bir ada içinde Saydûn adında şanı büyük bir kral varmış. Adı Saydûn olan bu kral çok gururlu ve budala olduğu için Süleyman Peygamber’e baş eğmeyerek isyan etmiş. Saydûn isyan ettiği için Süleyman Peygamber çok büyük bir orduyla ve her türlü vahşi hayvanla Kral Saydûn’un yurduna hücum etmiş. Saydûn’un yurdunu harap edip, halkını esir almış. Sonunda da Kral Saydûn’u öldürmüş. Öldürülen Kral’ın, Aline adında dünyada eşi benzeri olmayan, peri yüzlü, melek görünüşlü, gökteki yıldızlar gibi parlayan bir kızı varmış. Süleyman Peygamber bu kızı çok beğenmiş ve onunla evlenmiş. Süleyman Peygamber, Aline’yi Rum ellerine getirmiş ama Aline üzüntüsünden daima ağlıyormuş. Süleyman Peygamber kızın üzüntülü hâlinin sebebini sorunca kız: “Ey Allah’ın emini, dilerim benim için burada büyük bir saray yaparsın, ben de kalan ömrümü orada ibadet ile geçiririm ve babamın resmini yaptırıp ona baktıkça ağlamaktan kurtulurum.” diye ricada bulunmuş. Süleyman Peygamber kızın ricasını derhâl kabul ederek; bütün insanlara, cinlere ve perilere: “Makedon diyarını, yani Erzurum, Filibe, Edirne, İstanbul ve İzmit’i dolaşın suyu ve havası hoş yerleri yedi gün içinde bana haber verin!” diye emretmiş.

Gelen haberlere göre Süleyman Peygamber Atina’ya gelip orada Temâşâlık adlı görenleri hayretler içerisinde bırakan, muazzam bir saray yaptırmış. Süleyman Peygamber oradan İstanbul’a gelmiş. Hünkâr Bahçesi diye anılan Sarayburnu adlı yerde otağını kurup konaklamış.

Burada bir gece uyuyan Süleyman Peygamber buranın havasından ve suyundan ve hoşlanınca o yerde büyük bir saray ve gezinti yerleri yaptırmış. Kıyamete kadar mamur ve bakımlı kalsın

diye de İstanbul için hayır dualar etmiş. Atina’ya Temâşâlık adlı saraya döndüğünde karısı Aline’nin, babasının resmine bakarak gizlice tapındığını görmüş. Süleyman Peygamber bu gerçeği öğrenince kızı da babası gibi öldürmüş. Daha sonra Süleyman Peygamber Sarayburnu’ndaki o muhteşem eserleri olduğu gibi bırakıp Kudüs’e gitmiş. Orada Davud  Peygamber’in yapımına başladığı Mescidi Aksâ’yı tamamlarken vefat etmiş (Çelebi, 1996: 11–12).

MEGARALI BİZANS EFSANESİ

Efsaneye göre, Yunanistan’daki Megaralılar başkanları Bizans’ın öncülüğünde bir şehir kurmaya karar vermişler. Fakat bu şehri nereye kuracaklarını bilmiyorlarmış. Onlarda çareyi Delfi kâhinine danışmakta bulmuşlar. Delfi kâhinine gidip şehirlerini nereye kurabileceklerini sormuşlar. Delfi kâhini onlara: “Körler Ülkesi’nin karşısında bir yer vardır. Şehrinizi oraya kurun.” diye cevap vermiş. Bunun üzerine Megaralılar başkanları Bizans’ın öncülüğünde Körler Ülkesi’ni bulmak için yollara düşmüş. Uzun bir yolculuğun sonunda bugünkü Sarayburnu kıyılarına varmışlar. Etrafa baktıklarında bu yerin eşi benzeri olmayan, olağanüstü güzellikte bir manzarası olduğunu görmüşler. Çevrelerine hayran hayran bakarlarken Bizans’ın gözleri Kadıköy’de kurulmuş olan bir şehre ilişmiş: “Körler ülkesi burası olmalı çünkü bu güzelim yeri bırakıp karşı kıyıya yerleşen insanlar muhakkak kör olmalılar.” diye düşünmüş. O an Bizans’ın aklına Delfi kâhininin kendilerine söylediği: “Körler Ülkesi’nin karşısında bir yer vardır.” sözü gelmiş. Bizans aradığı yerin burası olduğundan artık iyice eminmiş. Şehrini dünyada eşi benzeri olmayan bu yedi tepeli yere kuracakmış. Böylece kısa sürede kurulan bu şehir de adını ilk kurucusu olan

Bizans’tan almış (Bayladı, [t.y.]: 17-18).

MADYANOĞLU YANKO EFSANESİ

İstanbul’u üçüncü defa kurup büyüten Madyanoğlu Yanko, Âdem’den dört bin altı yüzyıl sonra

hükümdar olmuştur. Yanko’nun, kısraktan doğduğu rivayet edilmektedir. Bunun için ona: “Yanko ibni Madyan” derlermiş. Yanko, yeryüzünü titreten, hiçbir kuvvetten yılmayan dört büyük hükümdardan biridir. Bu dört hükümdardan birincisi Süleyman, ikincisi İskender, üçüncüsü Buhtunnasır dördüncüsü ise Yanko’dur. Efsaneye göre Yanko, altı yüzyıl yaşamıştır. Yanko’nun kardeşi, Kayzerlerin birincisi olarak gösterilen ve beş yüz yirmi yıl yaşayan Yenvan’dır. Kendisine ikinci Süleyman da denilen Yanko’nun İstanbul’u kuruş efsanesi

şöyledir:

Yanko her zamanki gibi eğlenceyle gününü geçirmeye karar vermiş, bütün maiyetini toplayarak büyük bir içki sofrası kurdurmuş. Sabahlara kadar zevk ve safa ile geçen saatlerden sonra Yanko, kendisinden geçerek sızmış. Dünyayı titreten hükümdar, gözlerini açtığı vakit kendisini tahtı ile beraber hiç bilmediği bir yerde görmüş. Etrafı yeşilliklerle bezenmiş bu çevre, hiç tanımadığı halde Yanko’ya büyük bir gönül ferahlığı vermiş. Burası, Sarayburnu’ymuş. Yanko, yanındakilere: “Bıkıncaya kadar burada yaşayalım!” demiş. O günden sonra Sarayburnu’nda

zevk ve safa dolu günler geçirmeye başlamışlar. Yanko’nun bütün maiyeti de burasını çok beğenmiş, o vakte kadar gördükleri diğer memleketlere burasını üstün tutmuşlar. Hükümdarlarına: “Burada kalalım, gitmeyelim… Burada büyük saraylar yaptırınız.” diye yalvarmışlar. Yanko bu teklifi kabul etmiş ve böylece Sarayburnu’nda birbirinden güzel saraylar, köşkler, konaklar yapılmış. Böylece dünyanın en güzel şehri olan İstanbul kurulmuş (Çelebi, 1996: 11–12).

6 cevaplar
  1. muhittin
    muhittin says:

    Efsanelerden herhangi birini kullanabilir siniz. Böylece kısılmış olur…

Yorumlar kapalı.