Halk arasında sıkça ifade edilen ‘ateş pahası’ benzetmesi ‘pahalılık’ kavramını betimlemek için kullanılmaktadır. Bu tabirin Türkçe’ye geçişi ve günümüze kadar ulaşmasının hikayesi Kanuni Sultan Süleyman’ın (1495-1566) bir anısına dayanmaktadır.

Kanuni Sultan Süleyman, İstanbul Halkalı civarlarında adamlarıyla birlikte avlanmaya çıkmış, kuvvetli yağmura yakalanınca o civarlarda bulunan bir köylünün evine sığınmak zorunda kalmıştır. Köylü adam, heyecanla sultana ve adamlarına hizmet etmeye başlar. Ateşin karşısına geçen Kanuni’nin, adamlarına ‘Doğrusu şu ateş bin altına değer’ cümlesini sarfettiği duyulur. Yağmur fırtınası dinmeyince köylünün evinde yatıya kalan sultan ertesi gün evden ayrılırken köylüye borçlarının ne olduğunu sorduğunda beklemediği bir cevapla karşılaşır. Köylü, Kanuni’ye bin bir altın borcu olduğunu söylemiştir. Neden bu kadar ücret istediği köylüye sorulduğunda köylü şu şaşırtıcı cevabı verir: ‘Ateş için bin altın kıymeti siz takdir etmiştiniz sultanım. Bir altın da konak ücretidir.’

Köylüye altının verilip verilmediği bilinmemekle birlikte Kanuni Sultan Süleyman, bu hadiseyi ölene dek unutmamış ve pahalı olarak gördüğü herşeyde ‘ateş pahası’ ifadesini kullanmaya başlamıştır. Kanuni’nin söylediği söz kendi çevresinden başlayarak sarayda ve zamanla halk arasında yaygınlaşarak günümüze kadar evrilmeden gelmiştir.

Kaynak: Sami Mert EĞİLMEZER