“Turist Gibi İstanbul’u Gezmek” serisinin 3. günü “3. Bölge” olarak adlandırılan alanı kapsıyor.

Üçüncü Bölge

Kapalicarsi1 Kapalıçarşı: Nuruosmaniye, Mercan ve Beyazıt arasında yer alan Kapalıçarşı’mız 64 cadde ve sokağı, iki bedesteni, 16 hanı, 22 kapısı ve yaklaşık 3600 dükkanı ile dünyanın en eski ve en büyük alışveriş merkezi olarak bilinmektedir. Fatih Sultan Mehmet’in Kapalıçarşı’nın inşaatına başladığı yıl olan 1461 Kapalıçarşının kuruluş yılı olarak kabul görmüştür. Asıl büyük çarşı ise Kanuni Sultan Süleyman tarafından ahşap olarak inşa ettirilmiştir. Eski zenginlerin mücevher, kıymetli maden, kürk ve murassa silah gibi değerli eşyalarının yanı sıra devlet hazinesinin büyük kısmı da buralardaki kasalarda muhafaza edilirdi.   Bedesten ve Çarşı, 4. Mehmet zamanındaki 20 Kasım 1651 Tarihli yangından başlayarak 26 Kasım 1954 Tarihindeki yangına kadar 20’yi aşkın deprem ve yangın felaketine maruz kalmış, 1894 depreminden sonra yapılan tadilatlarla bugünkü halini almıştır.

19. yüzyılın başında dış ticaretin öne çıkması ve bankaların Haliç ve Galataya yerleşene kadar Topkapı Sarayı imparatorluğun siyasal anlamda beyni; Kapalıçarşı da ekonominin kalbi olmuştur. Dünyanın en eski bankası, en büyük ve en eski alışveriş merkezi, en gizemli ve görkemli yerlerinden biri, belki de sekizinci harikası olan Kapalıçarşının, günlük müşteri trafiği 250.000 ile 400.000 arası değişmektedir. Kumaştan gelinliğe, terlikten antikaya, altın bilezikten kınaya, mutfak eşyalarından yatak örtülerine, baharattan halıya, doksan yedi kalem mamul satışının yapıldığı Kapalıçarşı, kendi içinde küçük bir kent görünümündedir. Bugün çağa ayak uydurmaya kararlı esnafı, Sağlık Ünitesi, Postanesi, banka şubeleri, özel itfaiye teşkilatı, polis karakolu, kanunla kurulmuş Özel Güvenlik Teşkilatı, kafe ve restoranları, içinde sakladığı tarih ve kültür hazineleri ile misafirlerini ağırlamayı beklemektedir.

Ziyaret ve Alışveriş Saati: Pazar hariç saat 08.30-19.00

MisirCarsisi2 Mısır Çarşısı: İstanbul’un en eski kapalı çarşılarından olan Mısır Çarşısı, 1660 yılında Turhan Sultan tarafından yaptırılmıştır. Mimarı Kazım Ağa’dır. İnşa edildiği yerde eskiden Venedik ve Cenevizli tüccarların mallarını sattıkları başka bir çarşı vardı. Mısır Çarşısı “L” şeklinde bir yapıda olup, Eminönü’nde Yeni Camii’nin arkasında ve Çiçek Pazarı’nın yanındadır. Tıpkı Kapalıçarşı’da olduğu gibi, Mısır Çarşısı’nın da iki ana kapısı Eminönü ile Sultanhamam arasında bağlantı kurar. Yan kapıları ise Yeni Cami, Tahtakale, Mercan, Yemiş İskelesi ve Süpürgeciler’e çıkış verir. Çarşının Mısır Çarşısı olarak anılmasının nedeni, Kahire’den alınan vergilerle yapılmasıdır. Çarşı 1691 ve 1940 yılları olmak üzere iki büyük yangın atlatmıştır. Bu yangınlarda önemli ölçüde hasar gören çarşı, Çarşı son olarak 1940-1943 yılları arasında İstanbul Belediyesi tarafından restore edilmiştir. Attarlarıyla meşhur bu çarşıda halen tabii ilaçlar, baharat, çiçek tohumları, nadir bitki kök ve kabukları gibi eski geleneğine uygun ürünlerin yanısıra; kuruyemiş, şarküteri ürünleri, değişik gıda maddeleri satılmaktadır.

Ziyaret ve Alışveriş Saati: Pazar hariç saat 08.00-19.00

nurosmaniyeabdulhamid2 Nur-uosmaniye Külliyesi: Nuruosmaniye Külliyesi, Çemberlitaş Anıtı’nın kuzeybatısında, Kapalıçarşı girişindedir. Külliyenin yapımına Sultan I.Mahmud döneminde, 1749 yılında başlanmış ama ancak onun ölümünden bir yıl sonra 1755’de III. Osman tamamlanabilmiştir. klasik Osmanlı mimari anlayışından uzak, barok tarzı batılı mimari anlayışın denendiği, süs ve işlemelerin çokça kullanıldığı bir külliyedir. Külliyenin mimarı kesin olarak bilinmese de, bazı kaynaklarda Rum olduğu sanılan, külliye baş mimarı Simeon Kalfa tarafından yapılmış olduğu ifade edilmektedir. Külliye planında; cami, kütüphane, türbe, imaret, medrese, sebil, hünkâr mahfili ve çeşme bulunur. Bu yapıların konumlandırılışları avlunun hilal biçiminde görünmesini sağlamaktadır. Çeşme ve sebil de tam bir barok uslüp hakimidir. Türbe ve kütüphane, hünkar mahfilinin arkasında bulunur. Türbe de Sultan III.Osman’ın annesi Şehsuvar Valide Sultan gömülüdür. İstanbul’un en zarif kütüphane binasına sahip bulunan Nuruosmaniye Kütüphanesi çok değerli yazma eserleriyle günümüzde de okuyucuya hizmet vermektedir. Cami, Fatma Hanım Mescidinin yerine, 1749 Ocak’ından 1755 Aralık’ına kadar süren zaman diliminde inşa edilmiştir. Cami’nin merkezi, büyük bir kubbeyle örtülüdür ve bu kubbe Osmanlı camilerinde kullanılmış en büyük kubbelerden biri olma özelliğine sahiptir. Mihraptaki çıkıntılar ve silmeler klasik Osmanlı mimarisinin dışında, aykırı bir tarzdır. Camide bulunan yazıların büyük bir bölümü; Hattat Bursalı Ali Efendi, Mehmet Rasim, Seyyid Abdulhalim ve Fahrettin Yahya tarafından yazılmıştır. Duvarları çevreleyen içbükey kornişlerde Fetih Suresi yazılıdır ve camide “S” ve  “C” biçiminde eğrisel kemerler kullanılmıştır. İkişer şerefeli iki minaresiyle ve çevresi küçük kubbelerle çevrilmiş “U” şeklindeki avlusuyla farklı bir hava yakalayan Nuruosmaniye Külliyesi’nde kullanılan barok ve rokoko bezemeler, Osmanlı ustalarının elinde farklılaşmış ve eşsiz sanatsal süslemeler olmayı başarmıştır. Özellikle üç boyutlu taş bezemeleriyle dünya mimarisinde bile eşi olmayan, tamamen özgün ve biricik bir barok şaheseridir. Batılılaşma eğilimlerin mimaride de kendini göstermeye başladığı bir dönemde, batı mimarisinden etkilenen bu külliye, kentin koşuşturması içinde ilk günkü ihtişamını korumayı başarmıştır.

YeniCamii2 Yeni Valide Camii Külliyesi: Abdülaziz’in annesi Pertevniyal Valide Sultan tarafından yaptırıldı. Üç yılı aşkın bir sürede tamamlanan Caminin yapımı 1871’de tamamlandı. Mimarı Sarkis Balyan bu yapıyı bir külliye olarak tasarlamasına rağmen, cami ile birlikte bir okul, türbe ve muvakkithane yapılabild
i. Ortaköy Camiini andıran özellikler taşıyan cami, Aksaray meydan düzenlemeleri sırasında büyük zarara uğramış, Millet ve Ordu caddeleri açılırken türbe, sebil ve muvakkithane birkaç kez taşındığından zarar görmüştür. Bu yapılar caminin küçülen bahçesine taşındıklarından dolayı camiye nazaran arka planda kalmışlardır. Caminin kapısı, Osmanlı taş oyma sanatının nadide ürünlerinden birisidir. Yol seviyesinin yükselmesi ve yanında inşa edilen köprülü kavşaklar bu yapının zarifliğini ve mimari özelliğini gözden kaçırmaktadır.

RustemPasaCamii Rüstem Paşa Camii: Kanuni Sultan Süleyman’ın vezirlerinden ve aynı zamanda damadı olan Rüstem Paşa için 1561 yılında Mimar Sinan tarafından inşa edildi. Dikdörtgen bir plan üzerine oturan caminin merkezi kubbesi kemerlerle dört fil ayağına ve sütunlara oturur. Rüstem Paşa Camii’nin kubbe eteklerine kadar her tarafı çinilerle kaplıdır. Özellikle lale motifli çiniler, Osmanlı çini sanatının en başarılı örneklerinden sayılır. Giriş cephesi, küçük fakat çarpıcı iç mekan duvarları, devrinin en meşhur İznik çini örnekleri ile süslüdür. Çiniler geometrik, yaprak ve çiçek motifleri ile dekorlu olup renkli çiçek bahçesini anımsatır. Mısır Çarşısı yakınında, tek minareli, etrafını çevirmiş sıra dükkanların, depoların üzerinde yükselen merkezi planlı bir yapıdır. Şehrin en aktif ticari merkezinde, arka sırtlarda yükselen, Eminönü tarafından bakıldığında Süleymaniye Camisi ile birlikte İstanbul silüetini eşsiz, güzel bir şekilde yansıtmaktadır.

TahtakaleHamami Tahtakale: İstanbul, Eminönü’nde, Mısır Çarşısı’nın güneybatısında, Mercan’la Rüstem Paşa Camii ve Hasırcılar Caddesi arasında kalan semt. Semtin adının ne zaman ve neden Tahtakale olduğu kesinlik kazanmamıştır. İlk akla gelen burada tahta bir kale olabileceği ise de Taht-el Kala’nın (kale altı) bozulmuş şekli olduğu akla daha yakındır. Tahtakale bir liman içi semt ve en önemli ticaret iskelelerinin hemen arkasında uzanan bir bölge olarak Bizans ve Osmanlı dönemleri boyunca ve günümüzde, bir ticaret ve iş bölgesi olma özelliğini sürdürmüştür. Günümüzde Tahtakale son derece hareketli bir ticaret hayatına tanık olmaktadır. İstanbul’un en eski sokak dokusunun iyi korunduğu, az sayıdaki semtinden biri olarak, çoğu yokuş ve dar sokaklarında girift bir araç ve insan trafiği görülür. 1980 öncesinde gayrı-resmi döviz işlemleriyle de ünlü olan semt, Tahtakale Borsası teriminin doğmasına neden olmuş, ancak 1980’lerin ortasından itibaren döviz işlemleri üzerindeki yasağın kalkmasıyla bu özelliğini kaybetmiş ancak İstanbul’un en önemli ticari merkezlerinden biri olma özelliğini sürdürmektedir. Tenekeden yapılmış odun sobalarının yanında son model teknolojik ürünlerin bulunduğu semt bu özelliğiyle de dikkat çekmektedir.

Dördüncü Vakıf Hanı: Evkaf Nezareti İnşaat ve Tamirat Dairesi’nin Kemalettin Bey’e yaptırmayı düşündüğü yedi adet iş hanından biridir. 1912’de yapımına başlanan bina savaş nedeniyle yarım kalmış, İstanbul’un işgâli sırasında dışı tamamlanmış ancak içi eksik olarak Fransızlar tarafından "Caserne Victor" adıyla karargâh olarak kullanılmıştır. Zemin kat ikişer katlı 24 adet dükkâna ayrılmıştır, eş planlı diğer katlarda ise 37’şerden toplam 148 kiralık büro bulunur. Köşelerde, çatı düzeyinde inşa edilen üzerleri kubbeli iki oda, bu bölümün kule görünümü kazanmasını sağlamıştır. Hanın arka cephesi yalın olarak sıvanıp bırakılmasına karşın ön cephe görkemli bir biçimde düzenlenmişitr. Her cephe diliminin ara kat penceleri sepet kulplu kemerlerle, ikinci, üçüncü ve dördüncü kat pencereleri sivri kemerlerle geçilmiş, üst iki katta üçlü pencereler kullanılmıştır. Cephe, I. Ulusal Mimarlık ülubuna uygun olarak özenle bezenmiştir. Dükkân açıklıklarının iki yanında köşe sütunçeleri, asma kat düzeyinde bezemeli kare levhalar, kemer köşeleri ve kilit taşlarındaki gülçeler, cumbaların taş konsollarında mukarnas, madalyon ve rumi motifleri, birinci kat pencerelerine geçilen Türk üçgenleri, üçüncü kat pencerelerine geçilen mukarnaslı silmeler, dördüncü kat kemer köşelerinde mavi-beyaz-turkuaz çiniler, en üst kat pencere kemerleri aralarında baklava dilimli başlıkları olan mermer sütunlar ve kubbe eteklerindeki mukarnaslı, palmetli kornişler üslubun bezeme anlayışını yansıtır.

 

Not: Fotoğraflar internetten derlenmiştir.