Abdullah Biraderler, Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde İstanbul’da fotoğrafçılık faaliyetlerini yürüten ünlü bir kardeşler topluluğudur. Kevork, Hovsep ve Viçhen Abdullah kardeşler, özellikle portre ve mimari fotoğraflarıyla tanınırlar.
1867’de Paris’te açılan sanat sergisinde Türk pavyonunda sergilenen İstanbul fotoğrafları büyük bir ilgi gördü. Osmanlı İmparatorluğu başkentinde bulunan değerli tüm eserler, Abdullah kardeşler tarafından fotoğraflanarak albümler haline getirildi. Özellikle Kevork Abdullah’ın sanata olan tutkusu, ince zevki ve sanat dalında edindiği bilgileriyle birlikte fotoğraflardaki gölgelerin incelikleri, renklerin ahengi ve onlara gösterdikleri özen nedeniyle uzun zaman bozulmadan dayanabilmelerinde, birkaç yıl önce çekilmiş fotoğrafların daha dün çekilmişçesine canlı ve taze durmalarında büyük pay sahibi oldular.
1868’de İngiltere Veliahtı Galler Prensi Edward (daha sonra Kral VII. Edward) 20 kişilik maiyetiyle İstanbul’a geldiğinde, Abdullahlar, veliahtın eşi Alexandra ve maiyetiyle birlikte fotoğrafını çekerler. Kevork prensin hayranlığından yararlanarak, Londra’da fotoğrafhanenin bir şubesini açmak istediğini söyler, ancak daha sonra bunu gerçekleştiremezler. Ama Galler Prensi ile olan ilişkileri onlara, 1890’da “Kraliyet Fotoğrafçısı” unvanını kazandırır.
Abdülaziz, 1860’lı yıllarda Beyoğlu’nda çalışan Dérain adlı Fransız fotoğrafçıya bir portresini çektirir. Ama ne padişah, ne de saray erkânı sonuçtan hoşnut kalır. Sadrazam Fuad Paşa, padişaha Abdullah Biraderler’den söz eder. Sultan, 1863’te Abdullah Biraderler’i İzmit’teki av köşküne davet ederek onlara portresini çektirir. Sonuç olağanüstüdür. Sultan, yüzünün ve asıl görüntüsünün, Abdullah Biraderler’in çektiği fotoğraftaki gibi olduğunu söyleyerek, bundan böyle yalnızca onların çektiği fotoğrafının resmi fotoğraf olarak tanınmasını ve böyle kabul edilerek her tarafa dağıtılmasını emreder. Sultanı profilden gösteren bu fotoğraf daha sonra İmparatoriçe Augusta’nın hazırlattığı bir madalyonda kullanılır. Sultan verdiği bir başka buyrukla da onları “Ressam-ı Hazret-i Şehriyarî” unvanı ile ödüllendirir. Ayrıca 4 Temmuz 1873 tarihli Mecmua-i Maarif’in 11. sayısında ve Şark gazetesinin 182. sayısında, bu fotoğrafçıların başkaları tarafından taklit edilemeyeceği bir padişah buyruğu olarak yayımlanır.
Abdullah Biraderler’in albümleri kısa zamanda dünyaya İstanbul’u tanıtmaya başlar. Londra, Paris, Petersburg, Moskova gibi birçok şehirde bu değerli fotoğraflar herkesin takdir ve hayranlığını kazanır. 1870’li yılların başında Rus dükü Nikola İstanbul’a gelerek Abdullah Biraderler’in atölyesini ziyaret edip, fotoğraflarını çektirir. Dük Nikola çekilen bu fotoğrafları görünce, sanatçılara
karşı büyük bir hayranlık duyar.
Abdullah Biraderler, stüdyolarında pek çok öğrenci de yetiştirirler. Kısa zamanda bu küçük dükkân gelişmiş bir işyeri haline gelir. Fotoğrafçılık gittikçe yaşantının bir parçası ve geçerli bir sanat olarak İstanbul halkı tarafından kabul edilir. Abdullah Biraderler portrelerden başka İstanbul ve çevresinde bulunan saray, köşk, kasır, cami, çeşme, sebil, kilise, bent, su kemeri, fabrika, kışla, hastane vb yapıların iç ve dış görüntülerini, çeşitli İstanbul manzaralarını, yerli ve yabancı halk giysilerinin fotoğraflarını çekerler.
Mısır Hıdivi Tevfik Paşa’nın çağrısı üzerine, 1886’da Kevork ve Hovsep Mısır’a giderler ve Kahire’de bir stüdyo açarlar. Abdullah Biraderler Tevfik Paşa’nın 1887’de Yukarı Mısır’a yaptığı geziye katılarak, Mısır’ın fotoğraflarını çektiler. Kahire’ye dönüşlerinde Kevork Abdullah, çektiği yerlerin fotoğraflarını bir albüm halinde Hıdiv Tevfik Paşa ve eşi Emine Hanım’a hediye etti. Fotoğrafhanenin Kahire’deki şubesi dokuz sene boyunca parlak ve verimli bir dönem yaşadıktan sonra 1895’te kapandı.
Abdullah Biraderler’in İstanbul’da, Eski Rus Sarayı’ndaki (bugünkü Narmanlı Yurdu) stüdyosu, aynı zamanda resim sergilerinin de açıldığı bir galeri, şehrin entelektüellerinin bir araya geldiği yerlerden biriydi. Abdullah Biraderler’in fotoğraf kartlarının arkasındaki düzenleme ve kufi yazı da dönemin ünlü gazetecisi Ebüzziya Tevfik tarafından hazırlanmıştı.
Abdullah Biraderler fotoğrafçılık faaliyetlerini uzun yıllar büyük bir başarı ile sürdürürler. Ancak, 19. yüzyılın son yıllarında fotoğrafhane ekonomik güçlüklerle karşılaşır. Gittikçe sayıları artan fotoğraf stüdyoları acımasız bir rekabet ortamını yaratırlar. Özellikle Foto Phebus’un sahibi Bogos Tarkulyan’ın ilk kez boyama yoluyla ustaca renklendirdiği fotoğraflar, II. Abdülhamid’in büyük beğenisini kazanır. Bir süre sonra da Bogos Tarkulyan, “Saray Fotoğrafçılığı” unvanı ile ödüllendirilir. Basil Kargopoulos, Guillaume Berggren, Nikolai Andreomenos, Pascal Sebah gibi ünlü fotoğrafhaneler de kaliteli işler yaratmaya başlarlar. Sonunda Abdullah Biraderler stüdyolarını, borçlarını ödeyebilmek için bütün aletleriyle birlikte, 1.200 Osmanlı Lirası karşılığında 1899’da Sebah & Joaillier’e devrederler. Daha sonraki yıllarda da üçüncü sınıf bir fotoğrafhane olarak kalırlar.
Kevork Abdullah, 1912 yazında İngiltere’de bulunan bir akrabasının yanına gitmek amacıyla sağlık sorunları nedeniyle İstanbul’dan ayrılır. Ancak, 4 Nisan 1918 tarihinde İstanbul’da hayatını kaybeder. Hovsep Abdullah ise 14 Temmuz 1902’de İstanbul’da ölmüştür.
Kaynak: İstanbul Ansiklopedisi