İbrahim Paşa Sarayı, adını Kanuni Sultan Süleyman’ın ikinci veziri olan Pargalı Damat İbrahim Paşa’dan almaktadır. Roma dönemine uzanan tarihi hipodromun kademeleri üzerinde yükselmektedir.
Sarayın yapım tarihi tam olarak bilinmemekle beraber II. Bayezid dönemine (1481-1512) denk gelmektedir. Tarihi belgelerde adı Atmeydanı Sarayı, Mehterhane Kasrı ya da Köşkü, Çadır Mehterleri Kasrı ve Hıyamiye Kasrı olarak da geçmektedir.
İbrahim Paşa’nın 1536’da idamından sonra saray birçok kez el değiştirmiştir. Sarayın dönemsel olarak bazı bölümleri Acemioğlanlar Ocağı, Arslanhane, Tımarhane, Karhane, Defterhane, Maliye Evrak Hazinesi, Milli Müdafaa Evrak Hazinesi, genel hapishane, adliye arşivi, askerlik şubesi gibi değişik işlevler üstlenerek günümüze kadar gelebilmiştir. Bu kullanımlar sırasında saraya kimi zaman ekler yapılmış, kimi bölümleri de yıkılarak zamanla yok olmuştur.
İbrahim Paşa Sarayı, günümüze kadar gelebilmiş 16. yy devlet ricaline ait olan ve ayakta kalan tek örnektir. Bugüne gelemeyen bütün vezir ve hanedan saraylarının aksine kargir olan yapı, yüzyılların tahribatına karşı durabilmiş; bulunduğu yerin öneminin yanı sıra, çeşitli tören ve eğlencelere, yabancı elçilerin ağırlanmasına ev sahipliği yapması nedeniyle de hafızalarda yer etmiş; hanedana evlilik yoluyla akraba olmuş bir dizi sadrazam, kaptan-ı derya ve beylerbeyi arasında el değiştirirken, İbrahim Paşa Sarayı olarak kalmıştır.
Müstahkem görünüşlü olan saray, Osmanlın saraylarının geleneksel kabul edilen mekân organizasyonunu yansıtmaktadır. Özgün haliyle, meydana doğru alçalan bir alanda inşa edilmiş, dört avlu etrafında şekillenmiştir. Atmeydanı’na bakan cephesinin toplam genişliğinin 140 m civarında olduğu bilinmektedir.
Saray, 1983’ten bu yana Türk ve İslam Eserleri Müzesi olarak kullanılmaktadır.