İstanbul’un en güzel mezar taşı örneklerine sahip beldesi, sahip olduğu zengin örneklerle açık hava müzesi konumundaki Eyüp Sultan’dır. Osmanlı devletinde bu kutlu beldeye gömülme şerefi ne nail olabilmek devlet iznine tabiydi. Bazı mezar taşları sanatlı yazılarıyla, bazıları edebî gücüyle, bazıları da süslemelerindeki zarafet ve yüksek işçilikle bu huzur beldesini asırlardır tezyin etmektedirler.
Güneşi bağrına gömen şehir istanbul’un manevi kalbi Eyüp Sultan, fetihten sonra her müslümanın ebedî istiratgâh olarak kalmak istediği yerdir. Hangi mü’min gönül, Hz. Peygamber’in mihmandarı, büyük sahabi Halid b. Zeyd Ebâ Eyyûb el-Ensarî’nin yanında kıyameti beklemek istemez ki. Kimbilir belki Resûlüllah’a ev sahipliğine hâlâ devam ediyordur. Belki de bu yüzden yakın ve uzak tarihimizden pek çok Allah dostu burada medfundur. İstanbulluların her gün rağbet ettiği, evleneceklerin ya da çocukları sünnet olacak ailelerin Rablerine ilticâ etmek için seçtikleri dua mekânı Eyüp Sultan. Osmanlı sultanlarının göreve başlamadan önce bostan iskelesinden deniz yoluyla gelip cülüs yolunu takip ederek, Hz. Peygamber soyundan gelenlerin lideri nakibüleşrafın elinden kılıç kuşanmak için huzuruna, Peygamber’in huzuruna çıkarmışçasına edeble girdikleri yüce sahabi Eyüp Sultan. “Mekânın şerefi orada bulunanlardandır” der bir atasözü. İlk İslamî fetih teşebbüslerinden Fatih Sultan Mehmed Han’ın fethine ve oradan da günümüze kadar pek çok önemli şahsiyeti topraklarında saklayan bu beldeye şeref verenler, Halid b. Zeyd önderliğindeki ebedî Eyüp Sultanlılardır. Eyüp Sultan hazretlerinin ayak ucuna gömülme devletine nail olma isteği, tarihi Eyüp Sultan kabristanının külliyenin deniz tarafına doğru gelişmesini kaçınılmaz kılmıştır. Bu yüzden zaman içinde farklı devirlerde devlet hizmetinde bulunmuş önemli şahıslarla bu şahısların aile fertlerinin kabirleri, Eyüp Sultan Türbesi arkası ile camii avlusunun doğu kapısından çıkıldığında Mihrişah Valide Sultan külliyesi etrafında yoğunlaşır. Bu isteği bize Emin Ağa’nın15 Şevval 1237/5 haziran 1822 tarihli mezar taşı kitabesi şöyle anlatır:
Hüve’l-Bâki
Ey alemdar ya hazreti Halid meded
Bu civarda yatan biçarei gel kılma red
Olacak ferman-ı Hak ister icabet davete
Emrine tabi olan cümle ereler izzete(1)
(Bâki O’dur.
Ey bayraktar Hazreti Hâlid, yardım et
Bu civarda yatan çaresizi etme red
Hakk’ın fermanı olunca davete icabet ister
Emrine tabi olan herkes izzete erer.)
Denize doğru yürüdüğünüzde üzerine bastığınız yolun kim bilir kaç padişah tarafından çiğnendiğini düşünmek heyecanlanmak için yetmez mi? Eyüp Sultan Türbesi’nde dua ve niyazdan sonra içinize dolan feyzi ve soluduğunuz lahutî havayı oluşturan sebeplerden biri de Eyüp Sultan’ın manevi şahsiyetinin yanında, etrafınızı saran mezar taşları değil midir? Her biri varlığıyla dünya hayatının faniliğini hatırlatmaya yetmez mi? Şimdilerde dilinden yalnızca ehilleri anlayabilse de, ecdadın imbikten süzerek kullandığı o ahenkli Osmanlı Türkçesi’yle O’nun, yalnızca O’nun bâki olduğunu kulağınıza fısıldarlar:
“Hüve’l-Bâki, Hüve’l-hallâku’l-Bâki….”
Kıl teemmül zâir ahkâm-ı şühûd-ı vahdeti
Âlem içre bil nedir a’mâl-i abdin efdali
Herkesi memnun ve dil-şâd eylemektir lâcerem
Hakka râcidir umûrun intehâ vü evveli
İşte Ferdüddin de etti rıhlet darı bekãya
Mürg-i rûhu gülşen-i lâhutun oldu bülbülü(2)
(Görülen tek hükümleri iyice düşün ziyaretçi Bu âlemde kulluk ibadetlerinin en faziletlisi nedir bil Şüphesiz ki, herkesi memnun etmek ve sevindirmektir. İşlerin başı ve sonu Hakk’a döner İşte Feridüddin de sonsuzluk diyarına yollandı Ruh kuşu senin manevi âleminin bülbülü oldu)
İstanbul’un en güzel mezar taşı örneklerine sahip beldesi, sahip olduğu zengin örneklerle açık hava müzesi konumundaki Eyüp Sultan’dır. Başbakanlık Osmanlı arşivinde rastladığımız bir belgeden yola çıkarak edindiğimiz kanaate göre Osmanlı Devleti’nde bu kutlu beldeye gömülme şerefine nail olabilmek devlet iznine tabiydi (3). Bazı mezar taşları sanatlı yazılarıyla, bazıları edebî gücüyle, bazıları da süslemelerindeki zarafet ve yüksek işçilikle bu huzur beldesini asırlardır tezyin etmektedirler. Mezar taşları pek çok yönden ele alınabilirler ancak bu yazımızda sizlerle Eyüp Sultan civarında özellikle son dönem Osmanlı süsleme anlayışını aksettiren mezar taşlarından bahsetmek istiyorum. Osmanlı mezar taşlarında kabrin genel görüntüsünden, en küçük detaya kadar kabartma olarak çok sayıda sembol kullanılmıştır. Bu, Osmanlı medeniyetini vücuda getiren kültürün ne denli zengin olduğunu göstermektedir. Başlıklı erkek mezar taşlarının fazlalığı ve taşların genelde insan boyunda oluşundan Eyüp Sultan’da mezar taşlarına bakıldığında akla ilk gelen, taşların insanı simgelediğidir (antropomorfik). Kabristana girildiğinde samimi bir havayla karşılaşılır. İçinde bulunulan mekân kabristan olmasına rağmen ürperti hissedilmez. Ziyaretçilerde bu hissin uyanmamasına sebep olan şey, kocaman mermer kütlelerinin usta ellerde kalem (çivi gibi sivri demir) ve çekiçle ince ince işlenerek âdeta taşlıktan çıkmış olmasıdır.