Bugün yayınlanan Akşam Gazetesi haberine göre Büyükada’da bulunan Avrupa’nın en büyük ahşap yapısı Yunanistan’da yaşanan ekonomik kriz yüzünden onarılamıyor.

Büyükada sırtlarında görkemli görüntüsüyle tüm güçlüklere rağmen ayakta duran 200 yıllık Rum Yetimhanesi, yıllar sonra sahibine kavuştu ama bu kez ekonomik krize karşı ayakta durmaya çalışıyor.
1964 yılında boşaltılan tarihi bina için Fener Rum Patrikhanesi hukuk mücadelesine girişti. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 2010 yılında binanın tapusunun patrikhaneye teslim edilmesine karar verdi. 45 yıllık mücadele sonucu patrikhane, binanın tapusunu teslim aldı. AİHM aynı kararında Türkiye’nin toplam 26 bin Euro tazminat ödemesine de hükmetmişti.
Patrikhane tapuyu aldıktan sonra binayı ‘Dinlerarası diyalog ve dini odaklı bir ekoloji merkezi’ haline dönüştürülmeyi öngördü. Merkezde, İslam, Hıristiyanlık ve Musevi din adamlarının çalışması planlandı. Restorasyon için yaklaşık 50 milyon dolarlık bütçe çıkarıldı. Ancak aradan geçen yaklaşık iki yıllık süre içinde tarihi binaya tek bir çivi bile çakılamadı.
Patrikhane, yaşanan ekonomik kriz nedeniyle Yunanistan’dan ekonomik destek alamadı. Gereken kaynak bulunamadı. Bunun üzerine sponsor arayışına girdi. Patrikhane yetkilileri sponsor arayışını doğrularken açıklama için detayların kesinleşmesini beklediklerini söyledi.

YILLARA MEYDAN OKUYOR
AVRUPA’nın en büyük, dünyanın ise ikinci en büyük çok katlı ahşap binası 1898-1899 yılları arasında otel olarak inşa edildi. Mimarlığını Alecandre Vallaury’nin üstlendiği bina II. Abdülhamid döneminde hizmet dışı bırakıldı. 1902’de Rum bir bankerin eşi olan Eleni Zarifi, 10 bin sarı lira karşılığında binayı satın aldı. Bunun üzerine çıkarılan ferman ile binanın yetimhane olarak kullanılmasına izin verildi. 1964’te ise bina boşaltıldı.

Özen ve ciddiyet ister
HUBER Köşkü’nün restorasyonunda görev alan İTÜ Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Afife Batur binanın restorasyonunun özen ve ciddiyet istediğini belirterek şunları söyledi: En az iki yıl çalışma gerektirir. Dönem özellikleri dikkate alınmalı. Kurtarılabilecek olan parçalar kurtarılır, olmayanlar yenisi ile değiştirilir. Çok meşakkatli bir iş. Huber Köşkü’nde çalışırken malzeme uzmanları ile parçaları teker teker inceledik. Yetimhane ise büyüklüğü nedeniyle zor bir alan diyebilirim.

Özgün detayları yapılmalı
Mimar Mehmet Alper, ‘Büyük bir bütçe gerektirir, kolay bir iş değil. Deniz aşırı bir yer. Birden heyecan veren bir alan gözüyle bakılmıyor. Ben burayı 22 yıl önce projelendirmiştim. Ancak yine otel olarak tasarlamıştım.  Aslını fazla bozmadan yine özgün detaylarıyla yeniden restore edilmesi gerekiyor. Kopan bölümleri orijinaline yakın bir şekilde onarılmalı. Binanın alt katında çok değerli salonlar var.Özgün yapıyı görebiliyoruz’ dedi.