Sultan 1. Ahmed’in Sedefkar Mimar Ağa’ya yaptırtığı 396 yıllık Sultan Ahmet Medresesi, tarihinin en kapsamlı restorasyonunu geçirdi.
Sultan Ahmet Camisi Koruma ve İhya Derneği’ne ait yapı 2011 yılının Kasım ayında restore edilmeye başlanmıştı.
Fatih Belediyesi ve İstanbul İl Özel İdaresi tarafından 3 milyon 966 bin 107 lira bedelle elden geçirilen medrese, geçmişteki gibi darü’l-hadis olarak hizmet verecek.
Sultan 1. Ahmed tarafından Sedefkar Mimar Ağa’ya yaptırılan 396 yıllık Sultan Ahmet Medresesi, tarihinin en kapsamlı restorasyonunu geçirdi. Daha önce Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü’nün deposu olarak kullanılan yapının restorasyonu sırasında içindeki eserler Kağıthane’de inşa edilen yeni Osmanlı Arşivleri Binası’na taşındı.
Restorasyon çalışmalarının bitimi ardından Fatih Belediyesi tarafından bir basın bülteni yayınlandı bülten şu şekilde;
Fatih Belediyesi ve İstanbul İl Özel İdaresi tarafından 3 milyon 966 bin 107 lira bedelle restore edilen medrese, geçmişteki gibi darü’l-hadis olarak hizmet verecek.
İstanbul’da turistlerin en çok ziyaret ettiği “Mavi Cami” olarak da bilinen Sultan Ahmet Camisi’nin de içinde yer aldığı Sultan Ahmet Külliyesi’nin bir parçası olan medresedeki restorasyon kapsamında, kubbe üstü, dış cephe ve iç mekanda çeşitli uygulamalar yapıldı.
Kubbe üstündeki uygulamalar çerçevesinde, kurşun levhalar sökülerek altındaki toprak kaldırıldı. Kubbe üstündeki derzler sökülerek yenilendi. Kubbeye horasan sıva uygulandı. Kurşun altındaki ahşap hatıllar sökülerek, yenileri konuldu. Kubbeye çamur sıva yapıldıktan sonra kurşun levhalar döşendi. Bacaların üzerindeki sıvalar söküldü, tuğla çürütme ve sağlamlaştırma uygulamasının ardından horasan sıva yapıldı.
Medresenin avlusunun üzerindeki camlı çatı statik rapor ve revize restorasyon projesine uygun olarak söküldü. Çatıyı taşıyan betonarme kolon ve kirişler kesilerek yapıdan uzaklaştırıldı. Kubbe ve duvarlarda tespit edilen çatlaklara, enjeksiyon hortumları yerleştirildi. Mermer yüzeylerde temizlik uygulamaları yapıldı. Hücrelerin pencere ve demir kepenkleri söküldü. Cephe ve kasnaklarda niteliğini kaybetmiş taşlar çürütüldü. Çürütülen taşların yerine yeni taş uygulamaları yapıldı. Cephe temizliği Koruma Uygulama ve Denetim Bürosu (KUDEP) raporuna uygun olarak gerçekleştirildi. Kubbe üzerine, yeni yapılan mermer alemler konuldu. Dış cephelerin pencereleri hazırlandı. Medresenin mescidinde Hücre içlerinde yapılan zemin araştırmasında, özgün tuğla döşemeler bulundu. Hücre içi duvarlarda raspa uygulaması yapıldı. Lokma demir parmaklıkları sağlamlaştırıldı.
Medresenin mescidinde yürütülen raspa çalışmasında, orijinal bezemeler ortaya çıkarıldı ve zeminindeki ahşap döşemeler söküldü.
24 hücreli medrese
Sultanahmet Külliyesi’nin bir bölümünü oluşturan darü’l-hadis medresesi, kıbleye paralel olarak dikdörtgen planlı bir avlu çevresinde yapıldı.
Medrese revaklar, hücreler, dershane ve mescitten oluşuyor. Türbenin girişi, hücreler arasındaki bir geçitle revaklara bağlanıyor. Kesme taştan yapılan medresenin dikdörtgen planlı avlusunun ortasında, yuvarlak mermer bir şadırvan yer alıyor. Avlu etrafında sıralanmış 24 hücrenin bulunduğu medrese bu özelliğiyle de dikkati çekiyor. Osmanlı mimarisinde medreselerde genellikle 12 veya 16 hücre bulunuyor. Medrese hücrelerinin çoğunda, dışarıya ve revaklara açılan pencereler yer alıyor. İçerisinde nişlere ve bir de ocağa yer verilen hücrelerin üzeri, küçük kubbelerle örtülü.
Zeminden üç basamakla yükseltilen dershanenin geçmişte mescit olarak kullanıldığı kıble duvarındaki mihraptan anlaşılıyor. Cephelerinde iki katlı pencerelerin bulunduğu dershanenin üzeri, pandantifli bir kubbe yer alıyor.
Faaliyetini 1924 yılına kadar sürdüren medrese, 1935 yılında onarıldı ve avlusu camlı bir çatıyla örtüldü.
Orijinal kalem işleri ortaya çıkarıldı
Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir, restorasyon çalışmalarına ilişkin AA muhabirine yaptığı açıklamada, Sultan Ahmet Medresesi’ndeki çalışmaların kasım 2011’de başladığını belirtti.
Başbakanlık Arşiv Genel Müdürlüğü’nün deposu olarak kullanılan medresenin Sultan Ahmet Külliyesi’nin bir parçası olduğunu hatırlatan Demir, bu yapı topluluğunun Sultan Ahmet Cami, Hünkar Kasrı, türbe, darü’l-kurra sıbyan mektebi, çeşme, sebiller, darüşşifa, imaret, hamam ve arastadan meydana geldiğini aktardı.
Üstünün 1935 yılında kapatılması nedeniyle medresenin bu anlamda da örnek bir yer olduğunu anlatan Demir, bunun bir örneğinin de Süleymaniye’deki darüşşifada görülebildiğini söyledi.
Medresenin bir özelliğinin de yekpare şadırvan taşı olduğunu dile getiren Demir, “Bir blok oyularak şadırvan haline getirilmiş, orijinallığını koruyor ve bu anlamdaki tek örnek” dedi.
En dikkat çekici çalışmalardan birinin medresenin mescidinde yürütüldüğünü ifade eden Demir, mescidin tavanında yer alan ve sıvayla kaplandıkları tespit edilen orijinal kalem işlerinin ortaya çıkarılarak, yenilendiğini belirtti.
Medreseye zarar vermeden ısıtma sisteminin de konulduğunu söyleyen Demir, “Sultan I. Ahmet medreseyi hangi amaçla kurduysa, aynı amaçla fonksiyonuna devam edecek. Fatih Belediyesi tarafından İl Özel İdaresi’nin desteğiyle medresenin restorasyonu yapılıyor ama tahsisi, Sultan Ahmet Camii Koruma ve İhya Derneği’ne ait. Medrese, hadis dersleri yapılsın diye inşa edilmiş bu nedenle yine dini eğitimlerin yapılacağı bir yer olarak hizmet verecek. Medrese, alt ve üst yapısıyla bir ay içinde hizmet verecek duruma geldi” diye konuştu.
Restorasyon projeleri altın çağını yaşıyor
Sultan Ahmet Camisi’nin de rölöve projelerinin hazırlandığını, ancak restorasyonuyla ilgili şu ana kadar bir gelişme olmadığını anlatan Demir, şunları kaydetti:
“Son 10 yılda yapılan en büyük hizmet, tarihi eserlerin restorasyonlardır. Tüm tarihi eserlerin de rölöveleri çıkarıldı. Bu şu anlama geliyor; tarihi eserlerin mevcut halleriyle kayıtları alınıyor. Yine bu dönemde 168 anıt eserin restorasyonu yapıldı, 160’ının da projesi hazırlandı. Yaklaşık 250 sivil mimarlık örneğinin projesi hazırlandı ve 58’inin restorasyonu gerçekleştirildi. 10 bin tarihi eserin olduğu bir yerde yaşıyoruz. Bu anlamda son 10 yıl içinde yapılan restorasyon, Cumhuriyet tarihi boyunca yapılmış restorasyonlardan çok daha fazla. 1997-2002 yılına kadar Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yapılan restorasyonların sayısı 50 kadarken, 2002-2013 yılları arasında 4 bin 500 tarihi eserin restorasyonu yapılıyor. Bu anlamda restorasyon projeleri altın çağını yaşıyor.”
Demir, tarihi yarımadada ayrıca Alman Çeşmesi, Ekmekçizade Ahmet Paşa Medresesi, Sinan Paşa Medresesi’nin restorasyonlarının devam ettiğini, Cevri Kalfa Sıbyan Mektebi, Hadım Hasan Paşa, Rüstem Paşa Medresesi, Şeyh Ahmet Buhari Tekkesi, Emir Buhari Tekkesi, Beşikçizade Tekkesi, Sümbül Sinan Tekkesi’ndeki restorasyonların ise tamamlandığını söyledi.
Fatih’te 202 tarihi çeşmenin yer aldığını belirten Demir, bu çeşmelerin projelerinin kurula gönderildiğini, 50 çeşmenin de restorasyonunun yapıldığını anlattı.
Mustafa Demir, “Tarihi eserlerin hayata kazandırılmasının önemli yollarından bir tanesi restore etmek ama restorasyondan sonra kuruluş amacına uygun fonksiyon veremezseniz ve yaşatamazsanız, bütün yaptıklarınız boşa gider. Restore ettiğimiz bütün tarihi yapıların hepsinin şu anda bir fonksiyonu var ve kuruluş amaçlarına uygun olarak çalışıyorlar” dedi.
Sultan Ahmet Cami’nin restorasyonu umarım daha fazla beklemez. Bir de restorasyonu yapılan eserlerin yapılış amacına uygun kullanılması gerektiği dile getirilmiş. Ama maalesef birçok meşhur camimiz adeta müze gibi yerli yabancı turistlerin gezinti mekanına dönüşmüş durumda. Bugün İstanbul Sultan Ahmet, Süleymaniye, Yeni Cami, Bursa’da Ulu Cami gibi birçok camimizde gönül huzuruyla oturup da ibadet etmeniz pek mümkün değil. Gerçi bunun sorumlusu kimdir, hangi kurumdur bilemiyorum ama bence bu soruna en yakın zamanda bir çare sunmaları gerekiyor. Turistleri üzmeyelim diye o mekanları asıl gayesine uygun kullanmak için orada bulunan insanları üzmek hiç hoş ve ahlaki değil diye düşünüyorum.