Kapan, Osmanlı döneminde başta İstanbul olmak üzere büyük ticaret pazarlarına sahip şehirlerde, özellikle zahire türünden ihtiyaç maddelerinin alınıp satıldığı toptancı halleri, mal çardakları ve borsalarıydı.

Sözlükte “büyük terazi, kantar” anlamına gelen kelimenin Latince campanadan Farsça’ya, buradan kabbân şeklinde Arapça’ya geçtiği, Türkçe’ye ise kapan olarak girdiği öne sürülür.

İstanbul’a gelen yiyecek ve ihtiyaç maddelerinin, ekspertiz, ölçüm, fiyatlandırma ve dağıtım işlemlerinin yapıldığı kapanlar, Haliç girişinde ayrı birer iş ve ticaret merkezi konumundaydı. Bunların en büyükleri “ Yağkapanı, Balkapanı, Unkapanı” dır. Bunlar içinde satılan malların adlarıyla anılmaktaydı. Böylece büyük tartı aletinin adı olmaktan çıkıp günümüz toptancı hallerine veya zahire borsalarına benzeyen yerlerin adı olmuştur.

Kantarların çalıştığı zamanlarda yağ, bal, un, erzak, hububat, kahve, tütün, enfiye, ipek, pamuk, dokuma vs. her şey üretim alanlarından büyük tüketim merkezlerine getirilince önce bu kapanlara alınır, buralardaki memurlar tarafından muayene ve kontrol işlemleri yapılır, ağırlıklarına ve çeşitlerine göre narh (fiyat) işlemleri yapılırdı. Ayrıca bu ürünler için, “ihtisab”, “imaliye”, “ruhsatiye”, resm-i munzam” vb. vergiler de kamu hazinesi adına yine kapanlarda konur ve tahsil edilirdi. Bu işlemler ilk zamanlarda doğrudan doğruya hazine adına kethüda (esnaf loncaları yönetim kurulu başkanı), emin, naib (lonca idare amiri) gibi memurlar tarafından yerine getirilmekteyken sonraki dönemlerde hazine açıkları yüzünden iltizam yönetimiyle satışa çıkarılmaktaydı. XIX. yüzyıl başlarında kapan gelirinin bir kısmı rüsûmat adı altında devletçe alınmış, kalan kısmı da şehremanetine (İstanbul Belediyesi) gelir olarak bırakılmıştı. Günümüzde hallerde belediyelerin toptancı, hal kurma ve işletme hakkında elde ettikleri vergiler ile “Kantar Remi” adı altında alınan vergilerin temelleri kapanlar dönemi uygulamalarına dayanmaktadır.

İstanbul’a dışarıdan giren ürün, kapanlarda gerekli işlemi gördükten sonra, bir kurul tarafından dağıtıma tabi tutulurdu. Böylece halkın muhtaç olduğu zaruri maddelerde karaborsa önlenir, adil bir dağıtım sağlanırdı. Bu da halkın ve halkın ihtiyaçlarının devletçe gözetilmesi, fırsatçı kişilerden korunması adına önemli bir uygulamadır.

Kapanlara her türlü zahire ve hububat türü malları getirme işlerini yüklenen büyük tüccarlara ve gemi sahiplerine “kapan tüccarı” veya “kapan hacıları” denirdi. XVIII. yüzyıl ortalarında İstanbul’un zahire (yağ, bal, peynir vb. ihtiyaç malzemeleri) ihtiyacının yüzde doksandan fazlasını bunlar karşılıyordu. Bu kişiler Osmanlı topraklarından veya dış ülkelerden yüklendikleri malzemeleri İstanbul’a getirdiklerinde ilgili kantara boşaltırlar, “çardak” (gümrük) işlemlerini yaptırırlardı. Kapanlardaki fiyatlandırma da kapan hacılarının bildirdikleri alım fiyatı ve diğer ücretler dikkate alınarak yapılmaktaydı.

Osmanlı Devrinde İstanbul’da Faaliyet Gösteren Kapanlar:

  1. Unkapanı (Eminönü)
  2. Yağkapanı (Galata)
  3. Balkapanı (Tahtakale)

Unkapanı

İstanbul’un fethinden sonra şehirde büyük kapanlar yaptırılmış olup bunlardan Fatih Sultan Mehmet döneminde yaptırılan Unkapanı bir semt adı olarak varlığını sürdürmektedir. Unkapanı’nda daha çok hububat ticaretiyle meşgul tüccarlar faaliyet göstermekteydi. Unkapanı tacirlerinin en önemli yardımcıları “yazıcı” denilen görevlilerdi. Tüccar, yazıcıların hububat satın almak için gerekli sermayeyi vererek üretim bölgelerine gönderir, onlar da satın aldıkları ürünleri gemilerle şehirdeki Unkapanı’na getirirlerdi. Yazıcıların bu işi yapabilmeleri için ellerinde görevleriyle ilgili bir ferman veya kapandan verilmiş bir tezkire bulundurmaları gerekirdi.

XVIII. yüzyıl ortalarından itibaren her üretim merkezi bir iskeleye bağlanmış ve kapan tacirlerinin hangi kazadan ne kadar zahire satın alacakları tahmini olarak belirlenmişti. Bunun karşılıklı olarak bir düzen ve kazanç sağladığını görmekteyiz. Böylece üretici malının pazarlanması, toptan satılması için vereceği mekânı ve tüccarı önceden bilmekte, aynı şekilde tüccar da mal bulma konusunda sıkıntıya düşmeyip önceden mal temin edeceği üretim merkezinden haberdar olmaktadır. Bu sayede ekonomi açısından işler daha düzenli sürdürülmektedir. Ayrıca bu tip bir düzenlemeyle tüccarlar belirli üretim merkezleriyle ilişki içerisinde olacağından haksız rekabetin de önlendiğini söyleyebiliriz.

İstanbul halkının ihtiyacı olan hububatın büyük kısmı Unkapanı tacirleri tarafından temin edilirdi. Bu bakımdan önemi büyük olan kapan tacirlerine devlet her türlü kolaylığı gösterirdi.

Çeşitli yerlerden Unkapanı’na getirilen hububat burada cinsine göre ayrılır ve kapan defterlerine kaydedilirdi. Kaydı yapılan hububat, kapan naibinin izni olmadan kapan dışına çıkarılamaz ve esnafa dağıtılamazdı.

Yağkapanı ve Balkapanı

Balkapanı, İstanbul Eminönü’nde bulunan en eski ticaret hanlarından biridir. Bina, Mısırçarşısı ile Küçükpazar arasında Hasırcılar Sokağı’ndadır. XVI. yüzyıl hanlarından olup iki katlı ve tek avluludur. Bir Bizans yapısının bodrum temelleri üzerine Osmanlılar tarafından taş ve tuğla tekniğiyle inşa edilmiştir. Burası İstanbul’un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmed tarafından Ayasofya’ya vakfedilmiştir. Mısırçarşısı inşa edilmeden önce kahve, şeker, pamuk ve emsali perakendeci tüccar ve esnafa Balkapanı’nda dağıtılırdı.

İstanbul’a dışarıdan gelen bal, yağ, don yağı, pamuk, keten, zeytinyağı, kahve, şeker, sabun, peynir gibi çeşitli ihtiyaç maddelerinin depo edildiği ve satıldığı yerler, Eminönü’ndeki Balkapanı ile Galata’daki Yağkapanıydı.

Balkapanı’nın bir önemi de o zamanlar avlusunda bulunan büyük mîrî kantardı. Söylendiğine göre İstanbul’un bütün esnafının kantarları XX. yüzyılın başlarına gelinceye kadar bu mîrî kantarda kontrolden geçirilerek mühürleniyordu. Dolayısıyla burası tüm esnafların ticareti için önemli bir mekândı. İstanbul ticaret hayatının önemli bir hatırası olan bu kantarın ahşap kısımları 1952 yangınında yanmıştır. Balkapanı, İstanbul’un en eski ticaret hanlarından biri olarak ve aynı zamanda eski bir yapının kalıntısı üstünde inşa edilmiş olması bakımından tarihi değeri yüksek bir eserdir.

Yağkapanı ve Balkapanı’ndaki ticari işleyişe bakmak gerekirse; Yağkapanı ve Balkapanı tacirleri arasında taahhüt sistemi vardı. Yani yağ ve bal tüccarı kadı huzuruna çıkarak getirebileceği malın miktarını taahhüt ederdi. Böylece yağ getiren bal, bal getiren de yağ satın alıp kapanına indiremezdi. Ayrıca kimin nereden, ne kadar, ne alacağı da belirlenmiştir. Tacirler birbirinin satın alma bölgesine girip mal satın alamazlardı.

Yağkapanı ve Balkapanı tacirlerinin Unkapanı tüccarı gibi yazıcıları yoktu. Ortaklıklar şeklinde organize edilen bu tacirlerden biri veya birkaçı kendine ayrılan üretim bölgesine gider ve taahhüt ettiği ürünü satın alarak bağlı olduğu kapana sevk ederdi. Ancak bu satın alıcıların da kapan tüccarı olduklarına dair ellerinde ya bir ferman ya da o yörenin voyvodasına gösterilmek üzere resmi mektup bulunurdu. Kapan tacirleri ürünü Pazar yerlerinden veya iskelelerden satın alırlar ve parasını peşin öderlerdi.

Diğer esnaf gibi birbirine kefalet sistemiyle bağlanmış olan kapan tacirleri ayrıca devlet tarafından da denetlenirdi. Bu kontrol üretim bölgelerinde bile sürdürülürdü. Zira taahhüt edilen malın ilgili şehre sevk edilmeyip daha yüksek fiyatlarla yollarda satılması bu ürünün karaborsaya düşmesine ve fiyatının aşırı yükselmesine sebep olurdu. Bunun için kapan tüccarı o bölgenin voyvodasına veya ilgili memurlarına satın alım miktarını ve fiyatını gösteren bir belge sunmak zorundaydı.

Yağkapanı ve Balkapanı tacirlerinin üretim bölgelerinden mal satın almakla görevli ortaklarının yaşlanması veya ölmesiyle ortaklık bozulurdu. Tacirler de yeni ortaklık akdi için Dîvân-ı Hümâyun’a başvururlardı.

KAYNAKLAR

Atsız, Nihal, “Kapan”, Türk Ansiklopedisi, c. 21, Milli Eğitim Basımevi, Ankara, 1974, s. 224.

Aynural, Salih, “Kapan”, İslam Ansiklopedisi, c. 24, Türkiye Diyanet Vakfı Yay., İstanbul, 2001, s. 338- 339.

Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, c. 4, Kültür Bakanlığı ve Tarih Vakfı Ortak Yay., İstanbul, 1994, s. 430- 431.

Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, c. 7, Kültür Bakanlığı ve Tarih Vakfı Ortak Yay., İstanbul, 1994, s. 325- 326.

Eyice, Semavi, “Balkapanı Hanı”, İslam Ansiklopedisi, c. 5, Türkiye Diyanet Vakfı Yay., İstanbul, 1992, s. 33- 34.

Fidan, M. Sadettin, Geçmişten Günümüze İstanbul Hanları, İstanbul Ticaret Odası Yay., İstanbul, 2009.

İstanbul Kültür ve Sanat Ansiklopedisi, “Balkapanı” ve “Balkapanı Hanı”, c. 2, Tercüman Gazetesi Kültür Yay., İstanbul, 1983, s. 1027- 1028.

Koçu, R. Ekrem, “Balkapanı”, İstanbul Ansiklopedisi, c. 4, R. E. Koçu ve Mehmet A. Akbay İstanbul Ansiklopedisi ve Neşriyat Kollektif Şirketi, İstanbul, 1960, s. 2053- 2054.

Kaynak: http://istanbulkulturenvanteri.gov.tr