İstanbul’da irili ufaklı pek çok müze bulunuyor. Bazen ilk duyduğunuzda sizi şaşırtan müzeler’de mevcut. Mesela daha önce hayalleme.com ‘da yer verdiğimiz Hilmi Nakipoğlu Fotoğraf Makineleri Müzesi gibi… Gizli saklı pek kimsenin bilmediği müzelerden biri daha çıktı karşıma bugün…Nostalji Müzesi-Keyif Atölyesi… İstanbul Teknik Üniversitesi’nden mühendis olarak mezun olan Nuri Akgül’ün 30 yıl biriktirdiği antika parçalar Tarihi Göksu Deresi’nin kenarında mütevazı bir mekânda sizleri bekliyor.
Beykoz Belediyesi Nuri Akgül’ün bu girişimine destek olmak için kendi web sitesinde “Nostalji Müzesi-Keyif Atölyesi” güzel bir tanıtım yayınladı. O tanıtımda şu cümleler yer alıyor;
Yemyeşil doğası ve masmavi denizini yılın dört mevsiminde ziyaretçilerine cömertçe sunan Beykoz, kaşif ruhu taşıyanlara gizli saklı köşelerinde sürprizler sunuyor. Tıpkı Tarihi Göksu Deresi’nin kenarında bulunan ve Cumhuriyet dönemi günlük yaşantısına dair 5 bin antika eşyanın sergilendiği Nostalji Müzesi-Keyif Atölyesi gibi….
Tarihi Göksu Deresi’nin kenarında mütevazı bir mekânda 3 ay önce kurulan, ilçenin kültürel birikimine değer katan Nostalji Müzesi-Keyif Atölyesi, erken cumhuriyet dönemi şehir ve köy yaşantısının izlerini sürmek isteyen meraklıları bekliyor.
İTÜ’den mühendis olarak mezun olan Nuri Akgül’ün 30 yıllık meslek hayatı boyunca aşkla biriktirdiği her biri sosyal yaşamdan izler sunan koleksiyonunu, geleceğe aktarmak üzere bir sosyal sorumluluk projesi olarak kurduğu Nostalji Müzesi, ziyaretçileri zaman tünelinde keyifli bir yolculuğa çıkarıyor.
Zira tozlu raflar arasında dolaşırken dışarıda akıp giden yaşamla bir bağlantınız kalmıyor. Biraz merak, küçük bir detay sizi alıp geçmiş yıllara götürüyor. Lambalı bir radyo, mısır öğütme makinesi, üç etek, bir fincan takımı, bebek giysileri, okul yakalıkları, bir asker üniforması, bir dişçi koltuğu, fotoğraf makineleri….
Çoğu 1910-1950’li yıllara ait bu eşyaların kimler tarafından kullanıldıkları, tanıklıkları, hikâyeleri, yıllanmışlıkları sizi cezbediyor. Müzede sergilenen her parçanın bir hikayesi olduğunu belirten Akgül, “modern” yaşamda kendine yer bulamamış eşyaları, kaybolmaya yüz tutan mesleklere dair aletleri heyecanla tanıtıyor.
“Zilli” Hamam Takunyaları, Zembil ve Öreke
“Seni zilli seni” latifesine kaynaklık eden zilli hamam takunyaları, “Gökten zembille mi indin” deyiminde yer alan zembiller, “Yok daha neler!” manasında bir ünlemde kullanılan, çoğu kimsenin argo bir kelime olarak algıladığı, aslında yünü eğirip yumak yapmada kullanılan “öreke” de geçmişte günlük yaşamın bir parçasıymış.
-“İşte bu öreke. Çoğu insan örekeyi argo bir kelime olarak düşünmüştür. Halbuki yünü yumak yapmak için kullanılan çatal şeklinde bir araçtır. Bu dişçi koltuğu da mekanik. Tedavide kullanılan aletler bir pedal yardımıyla çalışıyor, diş bu şekle yapılıyor. İşte bir seyyar berberin tas ve usturaları”
İş hayatı, eğitim hayatı, ev hayatı, köy yaşantısına ait eşyalar her biri mekanda kendine ayır bir yer bulmuş, bu bütünlük ve tasarımla müze daha da ilginç bir yer halini almış.
Her bir parçanın ayrı bir konsept içinde yerini aldığı müzeyi gezenler Nuri Bey’in bu konsept tasarımı sayesinde, hem bilgileniyor hem de aydınlanıyor. Koleksiyona eklenecek parçaları mevcut konseptlere uygun seçtiklerini söyleyen Akgül, “Müzede yer alacak ürünlerin bir hikâyesi olması, konsepte uygun olması ve elimizde bulunmayan bir eşya olması gerekiyor” diyor.
-Peki sizin için hangi parça özel?” diye sorduğumuzda anlıyoruz ki seçim yapmak zor.
-“Hepsi benim için çok değerli ve özel. Her bir parça tek tek görülmeye değer.”
BİLGİ VE ULAŞIM İÇİN:
Tel: 0 216 460 15 50 ve 0 532 235 49 65