Suna ve İnan Kıraç Vakfı Pera Müzesi’nde 21 Ocak – 1 Nisan 2012 tarihleri arasında “Konstantiniyye’den İstanbul’a – 19. Yüzyıl Ortalarından 20. Yüzyıla Boğaziçi’nin Anadolu Yakası Fotoğrafları“ sergisi düzenlendi. Bu serginin açılışında bulunan basın mensuplarına bir bülten dağıtıldı. Bu bülten içerisinde eski İstanbul fotoğrafları ve şimdi paylaştığım semtler hakkında metinler yer alıyordu bu metinlerin İstanbul’a dair bir “blog”ta kullanılması doğru olur düşüncesi ile paylaşıyorum…

Küçüksu Kasrı, 1870 – 1875, Abdullah Biraderler

Küçüksu Kasrı, 1870 – 1875, Abdullah Biraderler

XVII. yüzyılda Evliya Çelebi, Göksu mesiresinden sonra, Kandilli Bahçesi’nden sözeder. XVIII. yüzyıl sonlarına doğru Eremya Çelebi de Küçüksu Çayırı’na değinmez. 1800 tarihinde tamamladığı Payitaht İstanbul’un Tarihçesi isimli kitabında Sarraf Hovhannesyan “…sahilde, Büyük Göksu’nun yanında Küçük Göksu adı verilen güzel ve uzun bir düzlük vardır. Her iki yerde meskûn değildir. Eskiden bu iki suyun arasında bulunan padişah bahçesi, Sultan I. Mahmud döneminde bozulunca, yerine Divitdar Emin Mehmed Paşa tarafından H. 1163/1749-50 senesinde gösterişli bir saray yapılmıştır.” diyerek ilk Küçüksu Kasrı’nın yapılışından sözeder. Melling, Preault, Pertusier, Allom ve Löwenhielm’in gravürlerinden tanıdığımız bu muhteşem ahşap kasır Lale Devri sonrası yapılan en önemli saray yapılarından biridir.

Daha sonra, III. Mustafa’nın başkadını, Şah Sultan ve III. Selim’in annesi olan Mihrişah Valide Sultan adına bu alanın denize yakın bir noktasına, III. Selim bir namazgah sofası ve dört yüzlü bir çeşme yaptırır. Küçüksu Deresi boyunca uzanan su terazileri ile daha üst kotlardaki dere ve kaynaklardan getirilen çeşmenin suyu, uzun dönem Küçüksu Çayırı’na gezmeye gelenlere hayat verir.

Küçüksu Çayırı’nın en önemli yapısı hiç şüphesiz Küçüksu Kasrı’dır. Abdülmecid döneminde giderek oturulmaz hale gelen ahşap kasrın yıkılması ile bu alana yapılan günümüz Küçüksu Kasrı, Boğaziçi’nin ilk kâgir yapısıdır. Her ne kadar Kavalalı Mehmed Ali Paşa tarafından padişaha hediye için yaptırılan Beykoz Kasrı’nın inşaatına daha önceki bir tarihte başlanmışsa da, Küçüksu Kasrı daha önce tamamlandığı ve kullanıma alındığı için ilk olma özelliği taşır.

Küçüksu Kasrı’nın hemen arkasındaki alanda bir Bostancı Ocağı bulunur. Mescit, karakol ve bir kahveden oluşan bu yapılar topluluğu 1950’li yılların ortasına kadar varlığını korur, sonra yıktırılır.

1960’lı yıllara kadar devam eden Küçüksu Çayırı gezmeleri, gerek Göksu, gerekse Küçüksu vadileri boyunca artan iskan nedeniyle gözden düşmüş ve Boğaziçi Köprüsü’nün şantiye alanı olarak kullanılmasının ardından da yok olmuştur.