Suna ve İnan Kıraç Vakfı Pera Müzesi’nde 21 Ocak – 1 Nisan 2012 tarihleri arasında “Konstantiniyye’den İstanbul’a – 19. Yüzyıl Ortalarından 20. Yüzyıla Boğaziçi’nin Anadolu Yakası Fotoğrafları“ sergisi düzenlendi. Bu serginin açılışında bulunan basın mensuplarına bir bülten dağıtıldı. Bu bülten içerisinde eski İstanbul fotoğrafları ve şimdi paylaştığım semtler hakkında metinler yer alıyordu bu metinlerin İstanbul’a dair bir “blog”ta kullanılması doğru olur düşüncesi ile paylaşıyorum…

Kandilli adına ilk kez 1584-1585 tarihli bir mevacib (ödenek) defterinde rastlarız. Evliya Çelebi’nin anlattığına göre III. Murad döneminde kayalık bir arazide yapılan çeşitli setler üzerine, laleler ve sümbüllerle süslenen ve Bağçe-i Kandil adıyla anılan bir hasbahçe kurulur. Mimar Sinan’ın Risale-i Tezkiretülebniye’de Kandilli sarayı, Tuhfetülmi’marin’de Kandil Bağçesi olarak isimlendirdiği alan, Evliya Çelebi’nin ifadesine göre “ Akıntıburnu’nda bir kaya üzerine kurulmuş bir çok köşklerle süslü bir cennet bağıdır.

Vaniköy – Kandilli, 1870 – 1875, Guillaume Berggren

Vaniköy – Kandilli, 1870 – 1875, Guillaume Berggren

IV. Murad’ın Revan Seferi öncesi burada bir saray inşasına karar verdiği, bu nedenle bölgenin bir dönem Nev-âbâd adıyla da anıldığı bilinir. Eremya Çelebi ise bu has bahçeden kısaca “ daha ilerde Kandilli vardır. Buradaki güzel padişah bahçesi de temaşaya (seyredilmeye) lâyık bir yerdir.” diye sözeder.

III. Ahmed döneminde yapılan bir sayım sonucu, Kandilli hasbahçesinin; deniz kıyısında, oldukça yüksekte, üstü kurşun örtülü bir kasır ile yakınında bir kubbe odası (divanhane), kafesli bir kasır, Valide Sultan odası, Bülbül köşkü, Caferpaşa köşkü, Saydhane odası (av köşkü), yalı kasrı ve Bostancılar mescidi gibi yapılardan oluştuğu kaydedilmiştir.

Macar mühendis, haritacı Johann Baptist von Reben’in çizdiği ve Baron von Gudenus’un açıklamalarını içeren 1764 tarihli Boğaziçi haritasında da yer alan hasbahçenin bir bölümü, zaman içinde bakımsız kalmış, bazı yapılar yıkılmış veya harabe haline gelmiş, 1750’li yılların başında da halka açılmıştır. Alana kısa süre içinde yalılar, bir hamam ve dükkanlar yapılarak küçük bir iskan oluşmuş, 1751-1752 tarihinde I. Mahmud bu yerleşmeye bir cami de yaptırmıştır.

Kandilli yerleşmesi diğer Anadolu sahili köylerinde görmediğimiz sayıda yabancı ikametine de sahne olmuştur. Köyde bir cami bulunmasına karşın, biri Rumlara, biri Ermenilere, bir diğeri de Katolik Fransızlara ait olmak üzere üç kilise vardır.

Sonraki tarihlerde Robert Kolej’in kuruluşunu da gerçekleştiren Dr. Hamlin ilk misyonerlik okulunu 1837 tarihinde Kandilli’de kurar. Dönemin Amerika Birleşik Devletleri temsilcisi Samuel Sullivan Cox bu misyonerlik çalışmalarına Türklerden çok yerli Hıristiyanların karşı çıktığından söz eder. Kandilli’de ünlü Fransız sosyalisti Jean Jaures’in kız kardeşi Madam Deveaux’un da, “École Deveaux de Candilly” adıyla bilinen bir okulu bulunmaktadır.

19 Ağustos 1759 tarihli bir kayıtta III. Mustafa’nın bu bölgede bir yalı yaptıran Rum asıllı Simeon Kalfa’ya “Gavur, Müslümanlar arasında niçin ikâmet etmektedir” diyerek kızdığı ve yalıyı sattırdığı kayıtlıysa da, kısa süre sonra Kandilli kozmopolit bir yerleşmeye dönüşecektir.