Suna ve İnan Kıraç Vakfı Pera Müzesi’nde 21 Ocak – 1 Nisan 2012 tarihleri arasında “Konstantiniyye’den İstanbul’a – 19. Yüzyıl Ortalarından 20. Yüzyıla Boğaziçi’nin Anadolu Yakası Fotoğrafları“ sergisi düzenlendi. Bu serginin açılışında bulunan basın mensuplarına bir bülten dağıtıldı. Bu bülten içerisinde eski İstanbul fotoğrafları ve şimdi paylaştığım semtler hakkında metinler yer alıyordu bu metinlerin İstanbul’a dair bir “blog”ta kullanılması doğru olur düşüncesi ile paylaşıyorum…
Boğaziçi’nin en korunaklı koylarından Çengelköy’ün, Bizans döneminde Sophianai adıyla bilindiği söylenir. Bu liman, adını İmparator II. Iustinos’un karısı Sophia için yaptırdığı saraydan alır. Hemen yakınında Aziz Mikhael ve Theotokos’a (Meryem Ana) adanmış iki kilise bulunur.
Buna karşın Evliya Çelebi, Çengelköy’den “ Fatih Sultan Mehmed Han, İstanbul’u fethettiğinde bu şehirde Madyan oğlu Yanko zamanından çengeller kaldığı için Çengelköy derler. Üsküdar mevleviyeti hükmünde subaşalıktır. Başka hâkimlerinin hepsi Üsküdar’dadır. Şehri deniz kenarında, ensesi dağlı, bağ ve bahçeli Acem koruluğu gibi irem bağlarıdır ki, anlatılmaya gerek yoktur. Halkının çoğu Rum kefereleridir. Müslümanları çok azdır, ancak gayet mükellef ve mükemmel sarayları, padişah ve vezir sarayları vardır. Bunlardan Manoğlu Bahçesi, Beylerbeyi Bahçesi, bunun civarında İstavroz Bahçesi padişahlara mahsus Meram bağı, cennet bağı gibi tumturaklı bir bahçedir ki anlatılmasında dil yetersiz kalır, kalemler kırılır. Burada olan gezinti ve eğlence yerleri hiçbir has bahçede yoktur… gayette mamur, müzeyyen, şirin sevimli bir kasabadır. Hepsi tek ve çift katlı kâgir yapılı 3.060 adet evleri, ….. camii var” sözleriyle anlatır.
Gerçekte Çengelköy’de 1657-1658 tarihli Kerime Hatun, XVIII. yüzyılın başlarına tarihlenen Hacı Ömer Efendi/Çengel Karyesi Mescidi ve Sultan II. Mahmud dönemin bostancıbaşılarından Abdullah Hamdullah Paşa’nın yaptırdığı Abdullah Hamdullah Paşa/ Çınarlı Mescit/İskele Mescidi olmak üzere üç adet mescid bulunur. Bir diğer anıtsal yapı ise Aya Yorgi/Hagios Georgios Rum Ortodoks Kilisesi’dir.
1851 tarihinde Şirket-i Hayriyye, Boğaziçi vapur seferlerini başlatıncaya kadar Çengelköy’ün iskelesi, bugünkü Çınaraltı Meydanı’dır. Günümüzde bu meydana açılan sokaklardan biri hâlâ “Pazar Kayığı Sokağı” adıyla anılır. Vapur iskelesinin yapımı ile birlikte Bostancıbaşı Defterleri’nde Kazancıoğlu Meydanı adıyla bilinen meydanın adı, zamanla İskele Meydanı’na dönüşür.
1960’lı yılların ortalarına kadar İstanbul’un meyva ve sebzesinin üretildiği, vadi içlerine kadar uzanan geniş bostanları ve kendine has “Çengelköy Hıyarı” ile de anılan bu bostanlar, yoğun iskan talebine dayanamayarak, yok olmuştur. Özellikle Rumların ve Musevilerin yaşadığı Çengelköy yerleşmesi bu yoğun bahçe ve bostan üretiminin nakli nedeniyle Şirket-i Hayriyye vapurlarının zaman zaman gecikmesine sebep olduğu için dönemin kaptanları ve yolcular arasında
“Çengelköy’ün zerzevatı, Beylerbeyi’nin teşrifatı,
Kuzguncuk’un haşaratı yüzünden geç kalıyoruz”
deyişinin doğmasına neden olmuştur.