Ada, Hristos Tepesi’nin (Bayraktepe’nin) şemsiye şeklinde denize ulaştığı, geniş yeri 1800 metre olan özel bir coğrafyaya sahiptir. Hristos Manastır ve Kilisesi, köyün başlangıcındaki Aya Yani Büyük Ortodoks Mabedi, Aya Yorgi (Ayios Yeorgios) Manastır ve Kilisesi adanın tarihsel perspektifinde yer almıştır. Kuzey yönündeki, Osmanlı, Türk döneminde Burgaz ismine kaynak oluşturan Pirgos (kale) yangınından sonra zamanla ortadan kalkmış, burada bulunan Kayzerler heykelini İran’a götürmüşlerdir. Diğer adalar gibi, Burgazadası’nda da sürgünler ve facialar cereyan etmiştir.

Adada çok eski dönemlerde de yerleşme olduğu, Hristos Tepesi’nde bulunmuş olan Roma devri mezar taşından anlaşılmaktadır. Fakat adaya asıl şöhreti kazandıran Patrik Methodios’un (842-846) buradaki zindan hayatıdır. Sait Faik evinin karşısında, Gönüllü Caddesi’ndeki Aya Yani Kilisesi’nin altında bulunan 2.5×1 metre genişliğinde zindan korkunçtur. Methodios’un buradaki hayatı Bizans ve ada tarihinde dehşetli sahnelerden biridir. Adanın tepesindeki, adalar tarihinde özel bir yer tutan Hristos Manastırı birçok değişmeler geçirmiş ve maceralara sahne olmuştur. 1453 yılına kadar aslına uygun bir tarzda devam eden manastır, tepenin üzerinde büyük bir bina olarak yükseliyordu. Heybetli bakiyeleri 19. yüzyılın sonlarına kadar durmakta idi.

Burgazada kartpostalı

1911’de gönderilmiş Burgazada kartpostalı

Buraya İmparator I. Romanos Lakapinos tarafından Mayıstros Stefanos, suikast suçu ile sürgün edilmiştir. Patrik II. Konstantinos 1832’de istifaya mecbur edildikten sonra bu manastıra çekilmiş, 18 yıl burada yaşamış, ‘’Alexandria’’ (İskendiriye) ve ‘’Constantiniade’’ (İstanbul) isimli (halen de referans olarak kabul edilen) kitaplarını burada yazmıştır.

Burgazada

Burgazada İsmi   

Diğer adalar gibi Burgazada da ayrı özelliklere sahip ve ayrı tarih yaprakları arasındadır. İlk adı ‘’Panarmos’’ iken, Büyük İskender’in Gererali Antigone’nin oğlu Demetrios, M.Ö. 298 yılında Boğazlar’ın serbestisini sağlamak amacıyla Marmara’ya gelerek Lizemak (Lusemaque de Thrace) ile yaptığı savaştan sonra babasının ismini ölümsüzleştirmek için adaya ‘’Antigoni’’ ismini vermiştir.

Bu sıralarda manastırın kalıntıları ortadan kaldırılarak yerine küçük bir kilise inşa ettirilmiştir. Bu kilise (şapel) halen de durmakta ve yortu günleri Ortodokslar tarafından ziyaret edilmektedir. Eski manastırdan kalma, azametli Korint üsluplu mermer sütun başlıkları bahçede atılmış vaziyette durmaktadır. Halen ilgisi azalmasına rağmen, kilise etrafındaki meydan Burgazadası’nın piknik yerlerinden biridir. Buradan kestirme bir yolla Kalpazankaya’ya inilmektedir. Bu iniş yolunda yangın çıkmış, ağaçları yanmıştı, yeniden fidanlar dikilmiştir. Kuşların bol olduğu yerlerdendir. Alanın güneyindeki, martıların yuvalarının bulunduğu, 130 metre yüksekliğindeki falezden manzaranın görünüşü şahanedir.

Burgazadası’nın bilinen tek ayazması biraz evvel kaydettiğimiz Ayani/Ayios Prodromos Kilisesi ile Sait Faik (evi) Müzesi arasında bulunmaktadır.

Kalpazankaya adanın güneybatı ucunda, çakıllı fakat temiz bir deniz ve bir miktarda çamları olan doğal bir plaj yeridir. Kimileri iskeleden (2 km kadar) yürüyerek, kimileri özel dolmuş motoru, kimileri de fayton ile gelirler. Set üzerinde yemek yenen, çay içilen bir gazinosu da bulunmaktadır. Cumartesi ve Çarşamba günleri hazırlanan kuyu kebabı ile ilgisi daha da artıyor.

Adaların ve Cumhuriyet döneminin değerli hikayecisi Sait Faik Abasıyanık, İstanbul ve Fransa’daki yüksek tahsilinden, iş ve gazetecilik çalışmalarından sonra 1940 yılında Burgazadası’na gelerek annesinin yanına yerleşmiştir. Burada adalıları, balıkçıları, balık avcılığını, bazı köşelerini de kendisine özgü üslubu ile hikayelerinde yansıtmıştır. Ölümünden sonra, subasman katı üzerindeki, iki katlı, sivri damlı, ahşap mütevazi köşklerini annesi Darüşşafaka Cemiyeti’ne hibe etmiş; Cemiyetin önerisi ile evleri müze haline getirilmiştir.

İçerik kaynağı için tıklayın.