1453 öncesi Konstantinopolis’e gelince nelerle karşılaşırdınız. Kapıdan hemen girebilir miydiniz?
Bir zaman makinesi olsaydı 11-12. yüzyıla gitseydiniz ve Edirne tarafından Konstantinopolis’e gelmek isterseydiniz sadece surlarla karşılaşacağınızı düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Silivri civarında bir 3-4 metre yüksekliğinde ve kilometrelerce uzunlukta bir “set” karşınıza çıkacaktı. Bu seti aştınız ve surların dibine geldiniz diyelim…
Örneğin Mevlanakapı’ya yada o dönemdeki ismi ile Rhegium’a… Kapı önünde sizi kocaman içi su dolu bir çukur bekliyor olacaktı.
Diyelim bu kapıyı aştınız. İçeride ikinci ve diğerinin iki misli yükseklikte bir sur daha sizi bekliyor olacaktı.
Yukarıdaki fotoğrafta dikkatinizi çekmiştir fotoğrafın sol tarafında küçük bir oyuk var. Diğer tarafta da var fakat o kısım taşla örülmüş. Burası sizi pasaport kontrolünden geçirecek askerin durduğu yer… Pasaport işin şaka kısmı ama nereye ve ne için geldiğiniz burada soruluyordu.
Ve bu kapıdan geçtiğinizde geriye baktığınızda haşmetli bir duvar görürdünüz…
Velhasıl… İstanbul’a gelmek öyle kolay iş değil. Değil fethetmek ziyaret etmek dahi zor…
Trackbacks & Pingbacks
[…] önce Pasaport lütfen! başlıklı yazıda yer verdiğimiz İstanbul’u kuşatan surların dış kısmında yer alan […]
Yorumlar kapalı.