Daha önce İnönü Stadı’nın bulunduğu alan hakkında iki farklı yazı yayınlamıştım. Her iki yazı da ilgi çekmişti. İlki 1500’lü yıllardan itibaren İnönü Stadı’nın bulunduğu yerin tarihiydi. İkincisi ise “İnönü Stadı’nın altındaki dehlizler” idi. Bu yazılardan ilkinde 1500’lü yıllarda stadın bulunduğu noktanın deniz olduğunu ve burayı Kanuni Sultan Süleyman’ın oğlu Şehzade Cihangir’in doldurtarak bir cirit sahası yaptığını yazmıştım. İkinci yazıda ise Dolmabahçe Sarayı yapılırken bu bölgenin altından dehlizler geçirildiğinden bahsettim. Aynı yazıda İnönü Stadı’nın yapımı sırasında Belediye Başkanı Lütfi Kırdar’ın yaptığı incelemelerde sütun parçaları, kapak gibi arkeolojik mimari parçaların bulunduğundan bahsetmiştim.
Şehzade Cihangir deniz olan bir yeri dolduruyor. Üzerine Dolmabahçe Sarayı’nın ahırları inşa ediliyor. Ahırlar yıkılıyor yerine İnönü Stadı yapılırken sütunlar bulunuyor… Peki bu sütunlar nereden geldi? Hani burası denizdi daha önce? Arkeolojik parçalar nereden geldi? Bu soruyu kimse sormadı bana ama parçaları birleştirelim. Birleştirmek için daha eskiye gidelim. Bizantion dönemine… Milattan sonra 2. yüzyılda yaşamış coğrafyacı Bizantion’lu Dionisios’un anlattıklarına bakalım.
Dionisios, Boğaziçi’nde Pentekontorikon (elli kürekli gemi) diye bir koydan bahseder. Bu koyun yakınlarında “İskitli’nin Köyü” adında bir yerleşim yeri vardır. İskit bugün Ukrayna adıyla bildiğimiz yerdir. İskit ülkesinden Tauros (boğa) isimli bir kişi Girit Kralı Minos’un karısı Pasifae’yi baştan çıkarmaya giderken burada konaklamıştır.
Dionisios’a göre bu köyün kuzeyinde İasonion adlı bir başka yer vardı. İasonion diye anılan yeri 1200’lü yıllarda ziyaret eden Rus hacısı Novgorodlu Antoniy, bu civarda Maçukov adlı bir manastırı ziyaretinden bahseder.
Bu Maçukov bizim Maçka diye bildiğimiz yer olmasın… Şehzade Cihangir cirit oynayabilmek için Maçukov Manastırının parçalarını denizi doldurmak için kullandırmış olabilir mi?