Ayasofya’yı günümüzde ayakta kalan bir efsane olmasının sebebi ihtişamı, üzerine yapılan siyaseti, mimarisi ve sanatı değil elbette. En azından sadece bu sayılanlar değil… Ayasofya hakkında halk arasında kulaktan kulağa günümüze ulaşan pek çok efsane mevcut bilinen birkaçını aktaralım size…
532 yılındaki Nika İsyanı’nda Ayasofya yanar. O dönemin imparatoru Justinyen maddi zorluklara rağmen Ayasofya’yı tekrar inşa ettirir. Fakat tam kubbeye gelindiğinde maddi sıkıntılar sebebiyle inşaat durur. Tam o sırada beyaz elbiseler içinde genç bir erkek, katıra yüklediği çuvallar dolusu altını imparatora getirmeye başlar. Olayın heyecanına kapılan Justinyen çenesini tutamaz ve bu olayı yakınlarına anlatır. İşin büyüsü bozulur. Altın getiren genç bir daha görünmez olur.
Bir başka inanışa göre Ayasofya Hz. Muhammed döneminde yaşanan bir depremde kısmen yıkılmıştır. Hasar gören kubbe tamir edilmeye çalışılmış fakat başarılı olunamamış. Kubbeyi harç bir türlü ayakta tutmamış. Hızır vasıtası ile Hz Muhammed’in tükrüğü, Zemzem Suyu ve Mekke toprağının olduğu bir harç hazırlanmış. Bu harç kubbeyi ayakta tutabilmiş. Hikayeyi aktaran Evliya Çelebi, harcın terleyen direğin yanında karıldığından bahseder. Çelebi, mucizevi olayın anısına Fatih Sultan Mehmet’in buraya bir top kandil koydurttuğunu söyler.
Terleyen Sütun’daki deliğin Ayasofya’nın kiliseden camiye çevrildiği sırada meydana geldiğine inanılır. İnanışa göre Hz. Hızır’ın yapıyı kıble yönüne çevirirken parmağının bıraktığı izdir.
Ayasofya’nın cami olarak kullanıldığı dönemde Hz. Hızırın her kandil gecesi top kandilin altında namaz kıldığına inanılırdı.
Terleyen Sütun’un üzerindeki ıslaklığın her derde deva olduğuna inanılır.
Ortodoksların inancına göre Ayasofya’nın planları bir arı kovanının içinden çıkmıştır.
Yine Ortodoks inancına göre Fatih Sultan Mehmet Ayasofya’ya girdiğinde patrik duvarın içine girerek kaybolmuştur.
Günümüzde ayasofya altındaki dehlizlerde araştırmalar yapılıyor. Bu araştırmalarda kullanılan yapı ortasındaki demir kapakla örtülü kuyu suyunun kalp hastalıklarına iyi geldiğine inanılır.
En önemli efsane atlanmış MS 9.yüzyılda derlenen bir efsanede Ayasofya’nın tanrının göderdiği bir melek tarafından korunduğuna hatta mimar İgnatios’un oğluna görünen meleğin mimarın uyanıklığı sonucu terleyen direk içinde hapsedilmesini sağlanmıştır. Osmanlı dönemi Rum söylencelerinden birisinde ise 1453’de bu meleğin Ayasofya’yı terk ettiği üzerineydi.