Osmanlı Dönemi Öncesi Emirgan
Bizanslılar zamanında Baltalimanı’ndan İstinye koyuna kadar uzanan saha büyük bir servi ormanı halinde idi ve servili orman (Kyparades) ismi ile meşhurdu. Bu sebeple Fatih Sultan Mehmet İstanbul’un fethinden önce burasını bir nevi tersane olarak kullanmıştır. Baltalimanı deresinin iki kenarına sağlam rıhtım yaptırmıştır. Böylece burası Osmanlı İmparatorluğunun ilk savaş limanı olmuş ve Baltaoğlu Süleyman Paşa’ya izafeten de Baltalimanı ismini almıştır.
Donanmanın yapımı için buradaki ormandan geniş ölçüde yararlanılmıştır. (Gülersoy, 1970)
Osmanlı Dönemi’nde Emirgan
İstanbul’un Fethinden sonra yüz yıl kadar boş kalan bölgede uzun süre iskan olmamıştır. 16. yy’ın ortalarında Nişancı Feridun Bey’e bağışlanan bu alanda, bir yazlık köşk, bir av köşkü ve yazlık bahçelerin yapımı ile semt iskan edilmeye başlamıştır. (Aysu, 1993) Sultan Murat IV (1612-1640), Revan seferine çıktığı zaman kendisine Revan kalesini teslim eden Emirgune oğlu Tahmasb Kulu Han’dan hoşlanmıştı. Ona murassa bir kılıç ile bir hançer vermiş, bununla da kalmayarak üç hil’at giydirmişti. Padişah son derece zeki, hoşsohbet bir insan olan Emirgune oğlunu kendisine musahip yapmış ve ona Kağıthane’de arazi ile Feridun Bey bahçelerini vermiş, deniz kenarına bir de saray yaptırmış.
Fakat Emirgune oğlunun bu iyi günleri pek fazla uzun sürmemiş, padişahın ölümünden sonra şansı dönmüştü. İyi bir şöhreti de olmadığından idam edilmiştir; malları müsadere edilmiş, bahçeleri ile yalısı Sadrıazam Kemankeş Kara Mustafa Paşa’ya verilmiştir.
Evliya Çelebi Seyyahatname’sinde İstanbul’dan söz ederken Emirgune Han’ın bahçelerinden bahsetmeyip Rumelihisarı’ndan İstinye’ye atlamaktadır. Onun çağdaşı olan Eremiye Çelebi ise şöyle demektedir: “Baltaoğlu limanından ileride Emirgun Han’ın bahçesi ve güzel köşkleri vardır. Buraya girsen güzelliğine hayran olursun. Sultan Murad onu (Emirgun Han’ı) İran’dan dönerken getirdi ve kendisine yaran yaptı. Padişah onunla gece ve gündüz sohbet ederdi, musahip edinmişti. Denize çıkarlar, mehtap sefası ederler, sazendelerle hanendeler karşılarında olduğu halde kayığın kıçında otururlar meyinab içerlerdi.” (Gülersoy, 1970)
Kara Mustafa Paşa’nın idam edilmesinden sonra bir süre boş kalan yalı daha sonra Şeyhülislam Mirza Mustafa Efendi’ye verilmiştir. 1723 yılında Şeyhülislam’ın ölümünden sonra yalı ve bahçeleri Mehmet Salim Efendi’ye geçti. 1740’da ölen Salim Efendi’den sonra Şeyhülislam Vassaf Abdullah Efendi bir süre yalı ve korunun sahibi oldu. Ardından Abdullah Efendi’nin oğlu Esad Efendi, daha sonra da Esad Efendi’nin oğlu Mehmet Şerif Efendi yalı ve korunun sahipleri oldu. (Emirgan Yerleşmesi) Mehmet Şerif Efendi’nin 1778’de ölümünden sonra arazi bütünüyle devlete geçti. Dönemin padişahı I. Abdülhamid, varis bırakmadan ölen Şeyhülislam Esad Efendizade Mehmet Şerif Efendi’nin yalısı ve bahçelerinin yerinde bir “Boğaziçi Köyü” yapılmasını istemiş, bir cami, bir hamam ve dükkanlarla yeni bir köy kurdurmuştu. Bununla birlikte Mirgün Sarayı adı ile bilinen ve Emirgüneoğlu Yusuf Paşa’nın adı ile anılan bu bahçelerdeki yalılar da zamanla yok olmuştur. 1778’den itibaren yeniden miri arazi parsellenip buraya yerleşmek isteyen halka satılmıştır. 1781-1782 yıllarında Sultan I. Abdülhamid annesi Hümaşah Hatun ile oğlu Mehmet’in anısına Emirgan Camisi ile Türk-Rokoko tarzındaki çeşmeyi inşa ettirmiştir. 1789–1807 yılları arası Emirgan devler ileri gelenlerinin tercih ettiği tanınmış semtlerden biri olmuştur. 18 yy. sonlarında eski Feridun Paşa bahçelerinin ve Emirgan Sarayı’nın yerine dönemin tanınmış kişilerine ait sahilhaneleri inşa edilmiştir. İngiliz Mahmut Efendi’nin, Valide Kethüdası Yusuf Ağa’nın eski Mirgün Sarayı arsaları üstünde evleri vardı. 19. yy.’da Emirgan, Ağa Hüseyin Paşa’nın sonraları Gümrükçü Osman, Serasker Hüsrev, Sadrazam Koca Reşid, Mustafa Naili, Sabri, Şerif Abdullah ve Hidiv İsmail Paşa’ların ikamet ettikleri Boğazın tercih edilen semtlerinden olmuştu. (Şehsuvaroğlu, 1986)
Gümrükçü Osman Paşa’nın inşa ettirdiği büyük sahilsarayı sonradan Serasker İsmail Paşa’ya intikal etmiş ve Seraskerin ölümü ile bu muhteşem yalı bir süre fer’iye dairesi olarak kullanılmış ve bazı yabancı misafirler burada ağırlanmıştı. Hıdıv İsmail Paşa bu yalıyı ve arkasındaki koruları miriden satın almış, eski Mısır Hıdivi ölümüne kadar bu sahilhanede yaşamıştı. Sultan Abdülmecid döneminde (1839-1861) Emirgan daha da gelişmiş, yeni yapılar eklenmiş, cami yanına muvakkithane yaptırılmıştır.
Emirgan uzun süre Emirgüne oğlu Tahmasb Kulu Han ‘ın adını çağrıştıran Mirgün adı ile anılmıştır.
Cumhuriyet Dönemi’nde Emirgan
1933-1934 yılları arasında ise Boyacıköy’le birlikte “Uluköy” adı verilmiş fakat bu isimde uzun süre kullanılmamıştır. Mirgün adı daha sonra değişerek Emirgan halini almıştır. 1956-1960 arasında İstanbul imar hareketleri çerçevesinde açılan “Boğaz sahil yolu” Emirgan’dan da geçirilmiş; rıhtım, deniz doldurulmak suretiyle yeniden inşa edilmiştir.
Bu gelişmelerle Emirgan’ın mahalle nüfusu (Emirgan, Boyacıköy, Baltalimanı ve korunun batı yamaçlarındaki Reşitpaşa yerleşmeleri dahil olmak üzere) 1955’te yaklaşık 4.000 iken, göç ve doğumla giderek artmış; 1965’te Reşit Paşa ayrı bir mahalle olarak ayrılmıştır. 1965’te Emirgan’ın nüfusu yaklaşık 7.000, Reşit Paşa’nın nüfusu ise 4.000’dir. 1985’te mahallelerin nüfusları, sırasıyla 8,000 ve 10,000 iken, 1990’da Emirgan’ın nüfusu hemen hemen aynı kalırken, geride yer alan Reşit Paşa Mahallesi’nin nüfusu 11.000’e ulaşmıştır. Bu arada 1965-1989 arasında semtte şehirsel alan gittikçe büyümüştür. (Aysu, 1993)
Bugün Emirgan’da sahil boyunca yer alan çoğu 1950’ler sonrası yapılmış yalıların dışında elçilik binaları, korunun girişindeki küçük meydancıkta Emirgan otobüs durağı, çeşitli ticari kuruluşlar, çok sayıda çay bahçesi, gazino ve lokantalar, karakol, PTT binası eğitim tesisleri, 1 Rum ve 1 Ermeni Kilisesi, cami, çeşmeler, spor tesisleri ve konut alanları bulunmaktadır.
Kaynaklar:
Gülersoy, Çelik, (1970), Boğaziçi Koruları, Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu, İstanbul.
Aysu, Çiğdem, (1993), “Emirgan”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, Cilt 4, s.168–169, İstanbul.
Şehsuvaroğlu, Haluk Y. , (1986), Boğaziçine Dair, Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu, İstanbul.