Suna ve İnan Kıraç Vakfı Pera Müzesi’nde 21 Ocak – 1 Nisan 2012 tarihleri arasında “Konstantiniyye’den İstanbul’a – 19. Yüzyıl Ortalarından 20. Yüzyıla Boğaziçi’nin Anadolu Yakası Fotoğrafları“ sergisi düzenlendi. Bu serginin açılışında bulunan basın mensuplarına bir bülten dağıtıldı. Bu bülten içerisinde eski İstanbul fotoğrafları ve şimdi paylaştığım semtler hakkında metinler yer alıyordu bu metinlerin İstanbul’a dair bir “blog”ta kullanılması doğru olur düşüncesi ile paylaşıyorum…
Karadeniz’den Boğaz’a girişte, sağda Anadolufeneri yerleşmesi ile başlar Boğaziçi. Daha sonra Poyraz Köyü görünür, ve ardından günümüz Anadolukavağı; eskilerin deyişi ile Kavak Köyü.
Yoros Kalesi’nin yer aldığı tepenin oluşturduğu kuzey rüzgârlarına kapalı koy, erken dönemlerden bu yana denizcilerin korunağı olur. Karadeniz’in sert fırtınalarının korkusu burada iki kutsal alanın oluşmasına yol açar. Zeus ve Poseidon’a adanan bu adak yerlerinin denizciler için özel bir önemi vardır.
Kavak iskanı aynı zamanda bir gümrük alanıdır. Bazı yazarlar her ne kadar bu ismin sahilboyunda bulunan kavak ağaçlarından dolayı verildiğini söylese de, sözü edilen ağaç kavak değil, çınardır. Peki nereden çıkmıştır bu Kavak ismi? Türklerin Ortaasya’dan bu yana gümrük vergisinin toplandığı alanlara “Kavak” adını verdiklerini hatırlamak acaba yardımcı olur mu?
Evliya Çelebi’nin 800 haneli, bağlı, bahçeli bir yerleşme olarak sözettiği Kavak Köyü, İstanbul’a yakınlığına rağmen yüzyıllardır içine kapalı, sakin yaşantısını sürdürmeye bugün de devam eder.
Anadolukavağı’nı Beykoz’a bağlayan yolun adı Macar Tabya Caddesi’dir. Şimdilerde bu yolun hemen başındaki askeri tesisin adı “Acar Tabya”dır. 1980 öncesi “Macar Tabya” olarak bilinen bu tesis, sık sık isim değiştirme merakımız sonucu Acar Tabya olmuştur.
Aslı “Mâ-i Cârî Bahçesi” yani Akarsu Bahçesi’dir. Halk arasında Mâ-i Cârî’den galat Macar olarak adlandırılan bu isim bir yanlış anlama sonucu değiştirilmiştir.
Bir inanışa göre Boğaziçi’nde bir de peygamber mezarı vardır. Boğaz’ın en yüksek noktası olan Yuşa Tepesi’nde yüzyıllardır Yuşa b. Nûn Aleyhisselamın mezarı olduğu ileri sürülür. Geçmişte Dev’in Dağı olarak bilinen bu tepedeki metrelerce uzunluğundaki mezar, günümüzde bir inanç merkezi olarak ziyaret edilmektedir.
İstanbul’un iki Sütlüce’si vardır. Haliç’in Sütlüce semtini pek çok insan bilmesine rağmen, 1936 tarihinde “Askeri Yasak Bölge” ilan edilen büyük bir alan içinde kalan ve küçük bir yerleşme olan Boğaziçi’nin Sütlücesi’ni artık kimse pek hatırlamaz.
Umuryeri, Büyükdere koyunun karşısında Acarburnu ile Selviburnu arasındaki büyük sahil boyuna verilen isimdir. Eski zamanlarda Karadeniz’e açılan teknelerin tatlı su ihtiyaçları için uğradıkları bu korunaklı sahil, günümüzde donanma gemilerinin yanaşma yeri olarak kullanılan yasak bölgedir.