Focus dergisi “İstanbul Efsaneleri” adıyla 2005 yılında ücretsiz bir ek dağıttığı . Bu ekte yer alan “Mimar Sinan’ın Ayasofya’nın kubbesini geçmek istemediği” ile ilgili kısım ilgimi çekti ve burada paylaşmak istedim. Metin şöyle;
Mimar Sinan, Selimiye Camii’ni inşa ederken Ayasofya ile yarışmış mıydı? Daye-Zade
Mustafa Efendi’nin 1717 yılında yazdığı esere göre, Sinan; yazdığı bir kitapta (Bu kitap
bulunamamıştır), Selimiye’nin kubbesini Ayasofya’nın kubbesinden dört arşın daha büyük
yaptığını ifade etmişti. Ancak yapılan ölçümler, Selimiye’nin kubbe çapının ortalama 31,305
metre, Ayasofya’nın kubbe çapının ise ortalama 33,8 metre olduğunu ortaya koymuştur.
M.S. 537de tamamlanan Ayasofya’nın kubbesi, son kez 14. yüzyılda olmak üzere, dört defa
kısmen veya önemli ölçüde çökmüş; her seferinde onarılarak bugünkü haline ve boyutlarına
ulaştırılmıştır. Bu yıkılmalara neden olarak, ilk kubbenin aşırı yayvanlığı nedeniyle taşıyıcı
filayaklarına (filpaye) yaptığı basıncın fazlalığının yanı sıra, kullanılan harcın çok yavaş
sertleşmesi ve payanda duvarlarının yetersizliği vb. gösterilmektedir. Bu etkiler, kubbe çapının
büyümesine, dolayısıyla çatlayıp yıkılmasına neden olmuştur.
Yapılan basit hesaplar, Ayasofya’nın kubbesinin, bu büyümelerden önceki çapının 31,612
metre olması gerektiğini göstermektedir. Bu çaptan doğan kubbe çevresi ise 99,31 metre veya
318 Bizans ayağı uzunluğundadır. 318 sayısı ise, Latin ebced hesabıyla (Eski Sami ve Finike alfabelerinde harflerden ayrı rakamlar yoktu. Rakam yerine her harfe bir sayısal değer verilmişti. İstenilen rakam bu harflerle yazılırdı. Bu gelenek, Finike alfabesinden türeyen Latin alfabelerinde Ortaçağa; Arap alfabesinde ise bugüne dek korundu.) Hz. İsa’nın karşılığıdır. Anlaşılan, mimarlar Anthemios ve Isidoros, kubbenin çapında Hz. İsa’yı sembolize etmek istemişler.
Buna karşılık Selimiye’nin kubbe çapı 31,305 metredir; Osmanlı arşınında 24 adet olarak
bulunan boğum cinsinden ifade edildiğinde, 990 boğuma eşit olduğu görülür. 990 sayısı,
Osmanlı ebced hesabıyla Hz. Ali’nin karşılığı olan 110 ve Allah’ın karşılığı olan 66 sayılarını
içermektedir, zira 990un karşılığı 15×66 veya 9×110’dur.
Sinan gibi bir dâhinin, Ayasofya’nın kubbesinin orijinal çapını hesaplayamamış olması
düşünülemez. Çünkü, bu amaçla filayaklarının düşeyden yaptıkları sapmayı yerinde ölçerek
bulması yeterli olurdu. Selimiye’nin kubbesinin, Ayasofya’nın kubbesinin orijinal çapına göre
31 cm. küçük olmasını Sinan’ın önemsemediği anlaşılıyor. Çünkü, bu önemsiz farkı isteseydi
rahatça aşabilirdi. Hem aşmak hem de aynı zamanda Hz. Ali ile Allah’ı anabilmek için gerekli
çap ise, ancak 41,70 metre çapında bir kubbe yapmakla mümkün olabilirdi. Bu kadar büyük
bir kubbe yapmamayı göze almasını doğal karşılamak gerekiyor. Mimar Sinan sadece Allah’ın
adını anmakla yetinseydi, Ayasofya’nın bugünkü çapını rahatça geçmiş olacaktı. 16×66=1056
boğum veya metre cinsinden 33,34!
biraz abartmışsıjnjız