Sirkeci Garı’nın hikâyesi, Rumeli Demiryolu’nun İstanbul’a kadar uzanmasıyla başlar. İstasyon binası olarak günümüzde hala ayakta duran kâgir bina ve iki ahşap baraka, bu dönemde yolcuları ağırlamak için inşa edilmiştir. Ancak asıl istasyon binasının yapımına 1888 yılında başlanmış ve 1890 yılında tamamlanarak hizmete sunulmuştur. Alman mimar A. Tasmund tarafından tasarlanan bu yapı, o dönemde Batı tarzını yansıtan bir mimari anlayışa sahiptir.
Sirkeci Garı’nın mimari özellikleri, dikkat çekici detaylarla doludur. Cephesinde kullanılan granit mermer ve Marsilya-Aden’den getirilen taşlar, binaya özgün bir görünüm kazandırmıştır. İlk yıllarında havagazı ile aydınlatılan gar binasının bekleme salonlarındaki büyük sobalar, Avusturya’dan getirilmiştir. Garın yanında yer alan taraçalar ise denize daha yakın bir konumda bulunuyordu. Binanın cephesindeki tuğla bantlar, daire ve sivri kemerli pencereler, Selçuklu Dönemi taç kapılarına benzeyen giriş kapısı ve bezeli taş çatı parapetleri, dönemin seçmeci anlayışını yansıtan özelliklerdir.
Sirkeci Garı, geçmişte Paris’ten kalkan Şark Ekspresi’nin İstanbul’da yolcu indirip almasına ev sahipliği yapmıştır. Bu tarihi gar, yıllar boyunca İstanbul’un önemli bir ulaşım merkezi olmuş ve birçok yolcuya hizmet etmiştir.
Sirkeci Garı, 2013 yılında tamamlanan ve İstanbul’un Avrupa ve Anadolu yakalarını Marmara Denizi’nin altından birleştiren Marmaray projesinde Sirkeci İstasyonu içinden bir çıkış inşa edildi. Bu projenin bir parçası olarak, garın bir kısmı Marmaray istasyonu olarak kullanılmaya başlanmıştır.
Günümüzde, Sirkeci Garı’nın işlevi sadece Marmaray istasyonu olarak sınırlı değildir. Sirkeci Garı ile Yedikule arasında bir küçük tren hattı inşa edilmesi için çalışmalar devam etmektedir.